Sanatçı; her şeyden önce içinden çıktığı toplumu çok iyi tanıması ve onun kültürünü çok iyi özümlemesi gerekir. Her sanatçı çalıştığı dalda ve alanda üretim yaparken, insanların iç dünyasındaki özlemleri, acıları, sorunları hayal gücünün potasında yoğurup yorumlayarak bir oya gibi nakış nakış işler. Bunları şiire, öyküye, romana, resme, çizgiye, ezgiye, dönüştürür. Böylece halktan aldığını yeniden halka yansıtmış olur.

Buradan halk ozanlarına (aşıklara) gelecek olursak; onlar, Yaratıcı tarafından kendilerine bahşedilmiş olan ozanlık yeteneğini sevgiyle, bilinçle yoğurup harmanlayarak halk yararına kullanırlar. Onlar, geçmişten günümüze dek şiirleriyle, türküleriyle, deyişleriyle halkın nabzını tutmuş, halktan yana olmuşlardır. Ozanlar, hangi dönemde olursa olsun çağının tanığı; sazı ve sözüyle de çağının sözcüsüdürler. Yani onlar; halkının gören gözü, duyan kulağı, söyleyen dili, seven yüreğidir.

Günümüzde de ozanlar, sevenlerin ve sevilenlerin yüreklerinde ürünleriyle bir sevgi dünyası kurarlar. İçinde yaşadıkları toplumun dertlerine sevinçlerine, sorunlarına umutlarına, hüzünlerine coşkularına şiirleri ve türküleriyle tercüman olurlar. Kimi zaman da onlar; kişilerden, kurumlardan ya da yönetimlerden kaynaklanan olumsuzlukları, doğrudan ya da dolaylı yoldan çekinmeden eleştirerek, düzeltmeye çalışırlar.

Ne de olsa halk ozanları, içinde yaşadıkları toplumun aykırı insanlarıdır. Düzene ve ülkeyi yönetenlere çoğu zaman ters düşerler. Çünkü gördükleri haksızlıklara, adaletsizliklere sözü dolandırmadan şiirleriyle tepki koyarlar. Yani sözlerini dudaktan, gözlerini budaktan sakınmazlar.

Aşık Kurtoğlu da böyledir. O, bugün Çorum’da aşıklık geleneğinin en güçlü temsilcilerinden birisidir.

Onu, sanıyorum 1993 ya da 94 yılında tanıdım. Ortaöğretimi yarım bırakmış, okuyamamıştı ama şiiri hiç bırakmamıştı.

Yazdığı şiirlerinden bazılarını göstererek görüşümü almıştı benden. Bazı teknik kusurların ötesinde şiirde başarılıydı. Zaman içinde bu kusurlarını da aşacak yetenekteydi Şairlik onun genlerinde vardı. Sazını da güzel konuşturuyordu. İlk tanışmamız böyle olmuştu.

1994-95 yıllarında bir baskısı belediye tarafından olmak üzere, iki baskı yapan ilk şiir kitabı “Gönül Dilim”i değerlendirirken, onun halk ozanlığı konusunda da şöyle demiştim:

“Kurtoğlu; azmi, iradesi, çalışkanlığı ve üretkenliğiyle geleneksel halk ozanlığı zincirinin güçlü halkalarından biri olmaya aday görünmektedir Çorum’da.”

Aşık Rıfat Kurtoğlu aynı zamanda müthiş bir doğaseverdi. Ondaki doğa sevgisi çocuk yaşlarda başlar. Köyü olan Eskiekin’de boş gördüğü her alanı fidanlamanın düşlerini kurar yıllarca. Bir şiirinde de şöyle dile getirmişti bu isteğini.

Sarar isen gönlümdeki yarayı

Verir isen her imkanı parayı

Köyümdeki her bir karış merayı

Yeşertirim fidan dikip Yarabbim…

(SÜRECEK)