Essah: Gerçek demektir.
Dinimize göre “yalan” en büyük günahlardandır.
Bu günahı bile bile yalan söylemek de günahların en büyüğüdür bence. Ama gel gör ki yalan, dilimize dolanmış; türkü söyler gibi söylüyoruz. Eskiden biz çocukken, tatlı yalanlar söylediğimizde tek ayağımızı havaya kaldırırdık ki Allah bizi çarpmasın, inancı öğretilmişti. Aynı şekilde bir iyilik için söyleyeceğimiz yalanın “tatlı yalan” olduğu; onun dışında, gerçek dışındaki her şeyin yalan olduğu da öğretilirdi.
Şimdilerde öyle mi? Gerçek de yalan, yalan da yalan oldu. Çünkü konuştuklarımızın, dinlediklerimizin kaç kelimesinin yalan ya da doğru olduğunu kestirmek oldukça zorlaştı.
Bazı insanlar vardır, yalan söylerken bile ciddiye alınmaz. Çünkü öyle yalan uydurur ki, “Bu kadar da olmaz!” dersiniz. Güler geçersiniz.
Mesela biri gelir:
"Geçen gün vapurda dinozor gördüm." der.
Kahkahalarla gülersiniz. Çünkü belli ki şaka yapıyor. Yalanını süsleyip gerçekmiş gibi sunmaya çalışmamış. İşte bu yalancı zararsızdır, dost meclisinde aranan tiptir. Yani tatlı yalan. Hatta bazen onun uydurmalarına hep birlikte yeni yalanlar eklersiniz, iş oyun olur.
Bir de şu var:
Hikâye anlatan dayılar olur ya, çocukken hep etraflarında otururduk. “Ben sizin yaşınızdayken aslanla güreştim.” derlerdi. Belli ki uyduruyorlar ama öyle güzel anlatırlar ki inanmak istersin. Hatta onun anlattıklarını büyüyünce yaşamak ve aynı şekilde anlatmak hevesini taşırız. İşte bu dayılar da yalanlarına essah katmaz. O yüzden onlara kızılmaz, sadece keyifle dinlenirler.
Kısacası yalanına essah katmamış.
Ama bazı insanlar vardır, yalanına bir tutam essah katar. İşte en tehlikeli insan ve yalan budur. Yalanının içine küçücük bir gerçek kırıntısı serpiştirir. İşte o zaman yalan; giyinir, kuşanır, bir beden olarak sanki hakikatmiş gibi ortalarda dolaşır.
Mesela biri gelir:
"Ali'nin telefonunu çaldırdılar, biliyor musun? Ben gördüm, mavi montlu biriydi. Zaten oraya hep o tipler gelir, ben bilirim."
İşte burada yalanına essah katılmıştır. Çalınma gerçek olabilir ama hırsız uydurma. Olay kısmen doğru, detaylar ise yalan. Ama detaylar o kadar gerçekmiş gibi anlatılır ki insan inanır. Tehlike buradadır. Yalanına essah katmış birini yakalamak zordur. Onlar bir profesyonel gibi yalan söylediklerinden, gerçek mi yalan mı anlamak oldukça zordur. En tehlikeli insan tiplerinden biri olarak "İnsanı ipe götürür." derler.
Asıl sorun nerede biliyor musunuz?
Yalancının biri çıkar: "Bak, ben yalan söylemem, valla billa." der. Yeminler üstüne yemin eder. En kıymetli olan değerleri üstüne. İşte burada dikkat edeceksin. Durup bir düşüneceksin. Çokça yemin ediyorsa bir sıkıntı var demektir. Çünkü bazen en çok yalan söyleyenler, en çok yemin edenlerdir. Yalanını gerçek gibi satmak için essah katmaya çalışır, üstelik yeminle de mühürler. Yani imzasını atar.
Kısacası yalanına essah katmış.
Derler ya: "Düşmanımın da merdini severim." O yüzden bazen yalancının da dürüst olanı iyidir. Yalanına essah katmıyorsa onunla dost olabilirsin.
O anlatır, sen gülersin, hoşça vakit geçirirsin.
O uydurur, dinlersin, inanmış gibi yaparsın ve bazen sen de katılırsın tatlı yalanlara. Ama o senden baskın çıkar, susar, gene dinlemeye devam edersin.
Ama yalancının bir de yalanına essah katanı var.
Ondan uzak duracaksın.
Hiçbir şekilde çekim alanına girmemeye çalışacaksın, yoksa çekim etkisine bir girersen vay haline! Çık çıkabilirsen çekim alanından.
Sonuç: İnsan var oldukça yalan-gerçek var olacaktır.
Bize düşen, gerçekten yana olmaktır.
Çünkü en tehlikeli yalan, içine bir parça essah karışandır.