20 Aralık 2024 günlü “Yeni Suriye-2” başlıklı yazımın sonunu “Sonuçta bugün Suriye’nin geleceği belirsizdir” diye bağlamıştım.
Ve de “Yine de Suriye yönetimini devralan HTŞ ve diğer gruplar için, tarihi bir fırsat vardır diyebiliriz.
Eğer bu gruplar, bu belirsizliğin içinde demokrasi ve insan haklarına dayalı siyasal bir yapı inşa edebilirse…
Eğer bu gruplar bütün renkleri, inançları ve mezhepleri temsil eden bir yönetim kurabilirse…
Ve de geçmiş dönemlerin hataları tekrar edilmez ise Suriye için yeni bir dönem başlamış olacaktır.
Aksi durumda, emperyal güçlerin at oynattığı Ortadoğu’da, parçalanmış bir Suriye haritası ve bitmeyen bir kaos, bu ülkenin kaderi olacaktır.
Yani başa dönersek, Suriye için asıl sorun işte şimdi başlar olmuştur” demiştim.
Çünkü 17 Nisan 1946'da Suriye'deki Fransız Mandacılığının sona ermesiyle Suriye haritasında, 4 ağırlık merkezli bölge görünür olmuştu.
***
Yani Akdeniz kıyısında Nusayrilerin (Alevilerin), kuzeyde Kürtlerin, ortada Sünni Arapların, İsrail sınırında Dürzilerin bulunduğu 4 ağırlık merkezli bölge…
Ve ABD tarafından oluşturulmuş, beslenmiş, silahlandırılmış, neye hizmet ettiğini bilmeyen örgütler…
Ve de 2011 yılında başlayan 13 yıl devam eden bir iç savaş…
Ve nüfusu 23 milyon olan bu ülkede, yaşanan iç savaş nedeniyle hayatını kaybeden 600 binden fazla kişi...
Ve çoğu çadırlarda ya da sağlıksız koşullarda yaşayan, ülke içinde yerinden edilmiş yaklaşık 6,5 milyon Suriyeli…
Ve iç savaş nedeniyle Suriye'yi terk eden, neredeyse 6 milyon sığınmacı…
Evet, toplumsal barış içinde yaşayacak bir yapının inşa edilmesinin zor, hem de çok zor olacağı görünen komşumuz Suriye…
***
Nitekim…
6-10 Mart günlerinde, Alevi nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgeler olan Suriye'nin batıdaki liman şehri Lazkiye'de başlayan olaylar, süratle Akdeniz kıyısındaki kentlere doğru yayılır oldu.
Yani tam bir provokasyon!..
Nihayetinde 11 Mart’tan itibaren kontrol altına alınan olaylarda, verilen bilgilere göre 250 Esad yanlısı ayrılıkçı, 230 yeni yönetime bağlı Suriye güvenlik gücü ve yaklaşık 800 civarında sivilin hayatını kaybettiği ifade edildi.
Ama en çarpıcı bilgi BM'den geldi. “Yargısız infaz” bulgusu var denildi.
BM İnsan Hakları Komiserliği, 6-10 Mart arasındaki infaz ve katliam iddialarıyla ilgili ilk raporunu açıkladı.
Ve kurumun sözcüsü tarafından Salı günü yapılan açıklamada, belgelenen birçok olayda yargısız infazların tespit edildiği duyuruldu.
Yine hazırlanan raporda Lazkiye, Tartus ve Hama kentlerinde “mezhep temelli” infazların yapıldığı ifade edildi.
İşte bu vahşet, mezhepsel bir ayrışmanın ve nefretin ürünü olarak ortaya çıkarken toplumu korku ve endişeye sürükleyen bir iklim yaratır olmuştur.
Ve de Suriye’nin özellikle kıyı kentlerinde aniden patlak veren bu kanlı çatışma, genelde Arap dünyasında, özelde Suriye’de toplumsal yapıda var olan fay hatlarının halen aktif olduğunu gösterir olmuştur.
***
Elbette barışık bir Suriye’nin oluşumunda:
Radikal İslamcı bir çizgiden gelen bugünkü yönetim tarafından, Suriye’deki görünen bu dört ağırlık merkezli yapıya güven verilebilmesi…
Ve de toprak ve ülke bütünlüğünün, öncelikle vatandaşlık bağının güçlendirilmesinde görülebilmesi ilk adımlar olmalıdır.
Ayrıca da İsrail’in, Suriye’de çatışma hatlarını özellikle kaşıdığı görülebilirse…
ABD, Rusya, İran ve İsrail'in hesapları bertaraf edilebilirse…
Ve kıyısından köşesinden Fransız ve İngilizlerin kurgularıyla süreci akamete uğratacak hamleler engellenebilirse…
Yani Batılı küresel güçlere teslim olan bir politika izlenmez ise yeni bir Suriye oluşuyor denilebilecektir.
***
Peki, Suriye’deki oluşumlar bize ne diyebilir miyiz? Hayır…
Çünkü Suriye ile 911 km. olan uzun bir sınırımız vardır.
Çünkü Türkiye’deki demografik yapı, Suriye’deki ile benzerlik göstermektedir.
Çünkü Suriye’nin kuzeyindeki sorun, Türkiye için güneyimizdeki sorun demektir.
Ve de Suriye’deki fay hatları ülkemizde de vardır.
İşte bu nedenlerle Suriye’deki her türlü oluşum Türkiye’yi çok hem de çok ilgilendirmektedir.