İnsana koşulsuz sevmeyi öğreten bir öğretmendir anne. Anne olmaya hazırlanmak, anne olduğunu öğrenmek, içinde bir sevgi yumağının büyüdüğünü hissetmek, gelecek diye günleri saymak, nasıl bir şey geleceğini düşünmek, hissetmek saymak, hareketlerini izlemek yaşanabilecek en güzel duygu heyecan ve büyük bir aşk. Dokuz ay gibi bir süreç sanki her gün meditasyon halinde olmak gibi bir duygu…

Ardından normal koşullarda dayanamayacağınız sancılar ve kulaklarınıza unutamayacağınız bir senfoni tadında bir çığlık ‘’anne ben geldim” veya “hayat ben geldim, evren ben geldim, bir yer açın!’’ der gibi… Ardından uykusuz geceler ve çocuğa çelişkili bağlanma…Birisi sevgi, aşk…Kaygı, korku, endişeli bağlılık…Bebeğinizin her anının gözünüzün önünde olması isteği…

Bu ikincil bağlanma, anneliğin doğal olan sevgi ve aşk ile bağlanmanın önüne geçerse işte o zaman doğal olmayan annelik başlar … Anne olmak yorucu ve stresli, endişeli bir serüven haline gelir.

Kafanız karışır, herkes bir şey söyler, her görüş farklılıklar sunar, her seminer sizde “acaba ben iyi anne değil miyim?” duygusunu beraberinde getirir, anneliğin o doğal, naif içgüdüsel halini ortadan kaldırır

Bu bağımlılık ilişkisi sadece sizin açınızdan değil çocuğunuz açısındansa kaygılı endişeli güvensiz bağlanmayı, anne olmadan kendini güvende hissetmemeyi içinde taşır. Bu yanlış bağlanmanın yaşı yoktur, yetişkinlikte bile devam eder.

Bir çocuk yetiştirmek, hele günümüzde çok kolay değildir elbette. Bizlerin çocukluğunda annelerimiz genellikle çalışmazdı, evde olurdu ve evde annemizin olması bizler için güven ortamıydı. Kapıyı çalınca annemiz açar, ancak işleri hiç bitmezdi. Ev işlerini kolaylaştıracak teknolojik ev aletleri yoktu, sürekli iş halinde olan annelerimiz bizlerle günümüzün çalışan anneleri kadar bile ilgilenmezdi. Evdeki çocuk sayısı da fazlaydı elbette.

Yeni nesil annelerin çoğu çalışıyor, ev işleri teknolojik ve akıllı, çocuk sayısı az, ama iş yükü çalışma ortamının stresi eve gelip ayaklarını uzatıp oturma isteği ve evde ilgi ve sevgi bekleyen çocuklar.

Çocuğumu ihmal ediyorum diye suçluluk duygusu ile donanmış yeni nesil anneler, bunun üzerine çocuğunun gelecek kaygısı yüklenince stres daha da fazlalaşıyor. Kendisi ile geçireceği zaman dil kurslarına, ek derslere giden, oturduğu eve uzak okul yollarında koşturan yeni nesil anneler…

Her anne çocuğuna iyi bir gelecek sunmak ister. Keşke bütün okulların eğitim seviyesi çok iyi olsaydı, anneler iyi okullarda okutmak içim özel çabalar harcamasaydı. Nerdeyse anne karnında anneyi saran iyi bir kariyer duygusu ,her kafadan bir ses , ortada dolaşan bilgi kirliliği, başka çocuklarla kıyaslamalar, işte en yanlış şeyler…

Çocuğunuz anaokulunda üç dili birden öğrenmez ise ne olur ? Aynı anda bale yapan, piyano çalan, çok iyi yüzen, çok iyi resim yapan üç dili ana dili gibi konuşan matematik dâhisi bir yetişkin gördünüz mü? Elbette hayır.

Çocuklarımızın en güzel çağlarında, en verimli, en çocuk yaşlarında doğal öğrenme yöntemleri ile hayatlarına katkı sunmayı düşündünüz mü?

Her daim sahte gülümsemek, veya sinir stresten çocuğunuzla kaygılı bağlılık, çatışma halleri kendi hayat kaygılarınız çocuk eğitiminde sizden daha kaygılı bir baba, yeni nesil annelerin ruh halleri…

Oysa ilk çocuğunuz olacağını duyduğunuzdaki doğal durumu hatırlayın, o doğal sevgiyi, sevinci hatırlayın, hiçbir çocuğun birbirine benzemeyeceğini, hepsinin özel, biricik ve tek olduğunu unutmadan, saf sevginizle sevin, sarın, sarmalayın…

Aşk içinde doğal anneliğinizi unutmayın gözlerinizdeki aşk içinde yanan ışığı söndürmeyin.

ANKARA