Ülkemizde yüzyılın felaketi olarak nitelenen Güneydoğu Anadolu’da 10 ilimizi yerle bir eden deprem felaketinde on binlerce yurttaşımızı yitirdik. Ülkemiz büyük bir yasa bürünürken; toplum olarak bizler de büyük bir travmayı yaşadık ve ruh sağlığımız bozuldu.

Yitirdiklerimize Tanrıdan rahmet, yaralılarımıza en kısa sürede iyileşmeler dilerken, yaşayanlara geçmiş olsun diyor; Ülke olarak deprem yaralarının da en kısa sürede sarılmasını umut ediyoruz.

Ülkemizin başı sağ olsun. Tanrım bizlere böylesine bir felaket daha göstermesin diyoruz.

GÜLÜMSEME

Şubat 2023, Cuma günü Çorum Haber gazetemizde sevgili İsmail Haboğlu’nun “Buza Yazılan Yazılar” köşesindeki yazısının başlığı “Zor Bir Eylem Değildir Gülümsemek” idi.

Gülümsemek üzerine yazdığı yazıya şöyle başlıyordu: KAYDET

“Tebessüm etmek ya da gülümsemek…

İnsanın kendisine, en ufak bir sıkıntı (!) vermeden, kolayca becerebileceği basit bir “yüz kaslarını gevşetme” eylemi...

Yani gülümsemesi, yani karşısındaki insana (veya insanlara) pozitif enerji göndermesi...

Yani suratsızlıktan kurtulması…

Neden yüzüne güzel bir çehre vermek dururken, çirkin bir çehre verir insanoğlu?

Bu kadar mı zor; bu yüz kaslarını gevşetme eylemi!?...

!!??...

Bence zor olan yüz kaslarını kasmak ya da kasılı tutmak.

Ama insanlarımız bu son günlerde zor olanı yapar, suratsızlığı yeğler oldu.

Niye kolay olanı yapmak dururken, zor olanı yapar insanoğlu, anlayabilmiş değilim…”

Gülümseme üzerine yazdığı bu nefis yazısının sonuna da yine bu konuyla ilgili kısa bir öykü almıştı.

Ben de sevgili Haboğlu’na teşekkürlerimle, çok önemsediğim bu konuyla ilgili öyküyü şiir diline çevirerek, okurlarımızla paylaşmak istiyorum.

Yüzlerimizden gülümsemelerin eksilmemesi dileğiyle…

GÜLÜMSEME

Yürüyorken caddede bir sabah bir güzel kız;

Yüzünde gülümseme, gözleri yıldız yıldız.

Yanından üzgün geçen birine gülümsemiş;

Adam, birden kendini mutluca duyumsamış.

Sonra anımsayarak geçmişte bir dostunu;

İyiliğini görmüş, unutamamış onu.

Bir teşekkür mektubu yazmış eve varınca;

Mutlu olmuş o dostu, bu mektubu alınca.

Her gün yemek yediği lokanta garsonuna;

Duygu yoğunluğuyla, bol bahşiş vermiş ona.

Garson bu bol bahşişle, sevinip mutlu olmuş.

Bu bahşişin tümüyle tutmuş bir bilet almış.

Piyango biletinden kazanmış yüklü para;

Paranın yarısını, dağıtmış yoksullara.

Yoksullardan birisi, aç imiş günler boyu;

Yitirmişmiş zavallı, geceleri uykuyu.

Bu para o garibi, kurtarmış yoksulluktan;

Sığmamış yere göğe, sevinçten, mutluluktan.

Paraya kavuşunca, ilk işi yemek olmuş;

Evine gitmek için, sonra yola koyulmuş.

Soğuktan tir titreyen yavru bir köpek görmüş;

Acımış zavallıya, almış eve götürmüş.

Bir güzelce ısıtıp, doyurmuş karnını da;

Yavruyu sahiplenmiş, sadık dost olmuş o da.

Yeni sıcak evinde köpekçik çok mutluymuş;

Bir gece uyuyorken, bir garip sesler duymuş.

Yavru köpek uykudan aniden uyanıyor.

Ev halkı uykudadır, bakmış ki ev yanıyor,

Var gücüyle havlamış, ürperirken korkudan;

Uyandırıp kurtarmış, ev halkını uykudan,

Kurtulan bir çocuk da yıllar boyu okumuş;

Geçen zaman içinde, bilim insanı olmuş.

Çalışıp çabalamış, düşünüp ülkesini;

Salgın hastalıkların bulmuş o çaresini.

Sorarsanız öykünün, sizce, özeti nedir?

Tüm bunların nedeni, salt bir gülümsemedir.