İktidarın aklının almadığı ve anlayamadığı bir gerçek var: Televizyon kumandasıyla ülke yönetmeye kalkıyorlar. RTÜK düğmeye basınca ekranlar kararıyor, sanılıyor ki halkın gözü de aklı da kararacak. Halk, iktidarın güdümlü yayın organlarına mahkûm edilmek isteniyor. Oysa bu halk, iktidarın yaymaya çalıştığı karanlığın tonlarını çoktan öğrendi. Artık iktidarın karanlık yüzünü de, Tele1’in aydınlık yüzünü de iyi biliyor.
Tele1’i beş günlüğüne kararttılar. Peki ne oldu? Haberler başka mecralara kaydı, halkın gerçekleri öğrenme arayışı bitmedi. Kulaktan kulağa, sosyal medyada dalga dalga yayıldı. Tele1 hem daha görünür, hem de yokluğuyla daha çok hissedilir oldu. Teşekkürler RTÜK! Tele1, açık olduğu dönemden çok daha fazla konuşulur hale geldi.
Biliyoruz, bağımsız ve özgür basına tahammülünüz yok. Çünkü siz “tamam efendim, aman efendim” diyen ekranlara alıştınız. Haber bülteni yerine methiye, tartışma programı yerine nutuk, köşe yazısı yerine tapınma metni duyunca kendinize geliyor, huzur buluyorsunuz. Oysa Tele1 gerçeği söylüyor, düzeni bozuyor, karanlığa neşter atıyor. “Ne Allahtan korkuyor, ne kuldan utanıyorsunuz.” Halkın haber alma özgürlüğünün üzerine balyozu indiriyorsunuz. Bu kanalın milyonlarca izleyicisinin gözünüzde sivrisinek kadar değeri yok elbette. “Pat!” diye kapat, beş gün cezalandır. İşte AKP’nin sansür demokrasisi.
Bu olay, iktidarın muhalif basına bakışının göstergesidir: “Benden değilsen düşmansın” anlayışı. Özgür ve bağımsız gazetecilik, onların gözünde adeta “devletin bekasına tehdit.” Çünkü bağımsız olan gerçekleri söyler. Gerçekler iktidarın huzurunu kaçırır. Çözüm ne? Bas cezayı, kapat gazeteyi, karart ekranı. AKP iktidarının demokrasi dışı klasik yöntemi.
Sonuç ne oldu? Tele1’i susturabildiniz mi? Tam tersine, daha çok konuşulur hale geldi. Baskı arttıkça büyüyen bir kanal oldu. Şimdi Tele1’in ışığı daha parlak, iktidar ise kazdığı çukura düşmek üzere. Çünkü sansür, özgürlüğü ilke edinmiş basının besin kaynağıdır. İktidar susturmaya çalıştıkça, özgür basının halkın gönlünde ve vicdanında saygınlığı katlanarak büyüyor.
Sorun Tele1 değildir, sorun iktidarın kendisidir. Tele1’i susturmak, aynaya tükürmeye benzer. Kendi suretinizi karartıyorsunuz. Tele1 bir ekrandır, siz ise ülkenin bütün karanlıklarını halka gösteren aynasınız. İnsanın kendi yüzünden bu kadar rahatsız olması düşündürücü değil mi?
Bugün Tele1’i kararttınız. Yarın başka bir kanalı, öbür gün bir gazeteyi, sonra bir dergiyi… Peki, nereye kadar? Dahası internet kablolarını mı keseceksiniz? Ne yapmamızı istiyorsunuz? Bu çağda ateşle mi haberleşelim? Halk sizin icazetli yayın organlarınızı değil, Tele1’i ve özgür basını izlemek istiyorsa suç mu işliyor?
İktidar sahipleri bilmiş olsun: Kapatılan Tele1 ekranı değildir. Susturamayacağınız, halkın gönlünde yer etmiş olan özgürlük tutkusudur. O ışığı söndüremezsiniz. Sönen, sizin demokrasi anlayışınızdır, sığ düşüncelerinizdir.
İktidar her ekran kapattıkça halkın gönlünde küçülecek; halk için yayın yapan özgür basın ve Tele1 ise büyüyecektir. Tele1’in ışığı hiç sönmeyecek.