Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 17 Aralık günü TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden 1167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK'larla, 986 tanesi ise TEMA'dan Kızılay'a bir sürü STK'yla. Bunların içerisinde sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır dedi.  

Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğizdedi ve bir tartışmanın önü açılıverdi.

İşte bu tartışma:

Hem eğitim kurumlarına tarikat ve cemaatler sokuluyor gibi bir tartışmayı tetikledi.

Hem de tarikat ve cemaatler, bir sivil toplum kuruluşu mudur sorusunu oluşturdu.

***

Peki, Sivil Toplum Kuruluşu (STK) nedir?

80’li yıllara kadar sol literatürde Demokratik Kitle Örgütü olarak adlandırılmıştı. 80’li yıllardan itibaren Sivil Toplum Kuruluşu olarak adlandırıldı.

-Elbette bu kuruluşlar, gönüllülük esasına göre faaliyetlerini yürüten kuruluşlardır.

-Resmi kuruluşlardan bağımsız olarak çalışır, devletle çıkar ve işbirliği içinde değildir.

-Bu kuruluşların gelirleri, üyelerinden aldığı aidatlar ile topladığı bağışlardan oluşur.

Ve de Sivil Toplum Örgütü ya da Sivil Toplum Kuruluşu, resmi kurum statüsü taşımayan, sosyal konuları hedef alan oluşumlardır.

Bu kuruluşlar:

Kuruluşun ilgi alanına duyarlı bireylerin bir araya gelmesiyle eğitim, sağlık, çevre, kültür, sanat, hukuk, çocuk hakları, kadın hakları, yani genelde insan hakları, bilim ve teknoloji gibi pek çok dalda çeşitli çalışmalar yürütür, toplumun temel sorunlarına çözüm bulmayı amaçlar.

Bu kuruluşların en önemli temel amaçlarından biri de temsil ettiği kitlenin hukuki haklarını savunmak, demokratik menfaatlerini anlatmak ve korumaktır.

***

Ayrıca amaç:

Farklı görüşte olan insanları ortak amaçlar etrafında birleştirerek düşünce üretmek, toplum yararı için çalışmalar yapmaktır.

Siyasal alanın dışındaki kuruluşlardır ama siyasetin oluşumuna, içeriğine ve yönetimine yönelik düşünce üretmek, etkili olmaktır.

Yani genelde sivil bir baskı aracı olmaktır diyebiliriz.

Bunlar:

-Vakıflardır.

-Dayanışma dernekleridir.

-Dayanışma kooperatifleridir.

-Yardım dernekleridir.

-Kültürel derneklerdir.

-Düşünce kuruluşlarıdır.

-Kızılay, Yeşilay, AKUT, Lösev gibi kuruluşlardır.

Özet olarak bu ve buna benzer, özellikle kâr amacı olmayan kuruluşlardır.

***

Peki, tarikat ve cemaatler Sivil Toplum Kuruluşu mudur?

Evet, bugün bu oluşumlara Sivil Toplum Kuruluşu diyen de vardır, demeyen de. Bu nedenle tartışılır bir konumu vardır.

Ama asıl sorun bu değildir.

Çünkü tarikatlar ve cemaatler her ne kadar STK gibi sayılsa da bu kurumları resmi eğitimin içine dahil etmek, laik eğitimi tartışılır yapmak olacaktır.

Unutulmamalı ki, bu ülkede yıllarca Köy Enstitüsü-İmam Hatip tartışması yapılmıştır.

Bugün ise Sayın Bakan Yusuf Tekin’in açıklamalarıyla yeni bir tartışmanın önü açılır olmuştur.

Oysaki okullarda zaten din dersi ve din dersi öğretmenleri varken

Özellikle de devletin eğitim kurumlarına girmiş; ordunun, yargının, siyasetin, emniyetin, istihbaratın içine sızmış; devletin sinir uçlarına yerleşmiş; ABD destekli bir cemaatin 15 Temmuz kalkışması, elbette bu konularda büyük bir hassasiyet yaratmışken...

Yani ülke, 15 Temmuz 2016’da kanlı bir darbe kalkışması yaşamışken

Laik eğitimi tartışılır duruma getirecek böyle bir oluşum, çok sakıncalı bir adım olmuştur.

Bu nedenlerle yapılması gereken, Sayın Bakan’ın açıklamasındaki kararların bir kez daha gözden geçirilmesi olmalıdır.