Yangından sonra ilk kez  gittim Bodrum’a. Kıyamadım, üzüldüm, hüzünlendim, direnen bir kaç ağaca,  yeşile saygı duydum, önlerinde eğildim.

“Eğer bırakılırsa” diyor orada yaşayan yerel  halk “tekrar yeşerir ormanlar”… Yeşilin ucu görünüyor, ancak bir taraftan betonlar yükselmeye başlamış bile.

İnsana verilmiş en büyük hazine. Farkında mıyız bilmiyorum.

Ama, bu hazineyi bir çok anlamsızlıklara değişebiliyoruz.

Ağaçları kesip betona çeviriyoruz.

Hangisini seviyorsun diye sorsak,  hepimiz “tabii ki ağaçları” deriz, kim sever ki betonları…Oysa ki ormanlar yakılıp  orman olmaktan çıkarılır,  betona dönüştürülürken izler sessizce,  gider o betonlarda otururuz.

Zeytinler kesilir, maden aranır, günün sonunda altına çevrilir, gider alırız o altınları.

Yani sahte, naylon, dijital sevgiler gibi belki sahte olduğunun farkında bile değiliz, çünkü sevmeyi bilmiyoruz. Bir öğrensek bize verilmiş bu hazineyi, bir keşfedebilsek…

Hiç yağmur yağarken doğayı seyre daldınız mı?

Yağmurun ilk damlası toprağa düştüğünde, doğanın uyanışı ile uyandı mı içinizdeki sevgi?  Her damlada, sevginin en saf halini düşündünüz mü?

Gökyüzünden süzülen bu minik damlaların, yeryüzüne sevgi mesajları  gibi yağdığını  hissedebildiniz mi ?.

Yağmurun romantik dokunuşunu, her bir çiçeği, her bir yaprağı, her bir ağacı sevgiyle sarmalayışını gözlemlediniz mi?

Doğanın kalbi, yağmurla birlikte daha hızlı atmaya başlar sanki. Gerçek sevgiyi hissederken aynı ritimle attı mı kalbiniz?

Toprak, yağmurla beslenir ve canlanır, insanın da gerçek sevgiyle içindeki sevgiye ulaştığı gibi. Her damla, sevginin sonsuzluğunu ve derinliğini fısıldar; çünkü yağmurun hikâyesini, doğanın ve en güzel aşk masalını, en güzel aşk şiirlerini yazmak istediniz mi?

Doğa, yağmurun altında en ihtişamlı halini alır. Gökyüzünün gri örtüsü, yeryüzünü sarmalayan bir yorgan gibi olurken, toprak suya doyar ve çiçekler daha parlak, daha canlı renklere bürünür.

Bu renk cümbüşü, aşkın yüceliğini, sevginin  gücünü temsil eder.

Yağmurun her damlası, sevginin ne kadar saf ve eşsiz olduğunu hatırlatır.

Doğanın bu romantik anında, her şey birbiriyle bütünleşir ve aşk…Yağmurun ritmiyle dans etmek istediniz mi?

Sonuçta, yağmur ve doğa, aşkın ve sevginin  en güzel metaforlarıdır.

Yağmurun her damlası, sevginin gücünü ve saflığını hatırlatır.

Doğa, bu aşkı kutlar ve her yağmur damlasıyla yeniden canlanır. Aşk, yağmurun altında yeniden doğar ve doğa, bu aşkı sonsuzluğa taşır.

Bu gözle bakalım yağmura. Onun ağacın  yapraklarına dokunduğu anı duyumsayabilsek,

Kokusunu içimize çekersek başka bakarız hayata, bir başka görürüz yeşilin en parlak halini, belki o zaman betonların yerine ağaçlar dikeriz yeniden.

Kimbilir ormanları yanan  ağaçları, doğayı, canlıları,  yeşili yok edenlerin yürekleri biraz olsun  yumuşar. Ağacı, ormanı, yeşili, çocuğu, çiçeği, geleceği severler. Umutlar yeşerir tıpkı yanan ormanların filizi yeşil renklere dönüşü gibi.

Bodrum