Dünkü yazımızda, okurum Sayın Merdivenci’nin; “Niye her bir şeyi Batılı buluyor, Batılı keşfediyor, Batılı üretiyor da; biz niye sadece ‘hu çekip’ yan gelip yatıyoruz? Bizim aklımız, izanımız yok mu? Niye bir Türk, bir Müslüman çıkıp da, örneğin bir kansere, bir ülsere... çözüm bulamıyor? Niye?...” sorularından hareketle, Pakistanlı Bilim İnsanı Dr. Faruk Saleem’in bir araştırma yazısına yer vermiştik.

Bugün, o araştırma yazısına (özetleyerek) yer vermeye devam edeceğiz.

* * *

Dr.Saleem, şöyle devam ediyor yazısına;

“...Gezegenimizde yaklaşık 1,5 milyar Müslüman yaşamaktadır. Bu nüfusun yaklaşık 1 milyar küsuru Asya’da; 400 küsur milyonu Afrika’da; 50 küsur milyonu Avrupa'da ve yaklaşık 10 küsur milyonu da Amerika kıtasındadır.
Yani, toplam dünya nüfusu içinde her beş kişiden biri Müslüman’dır.

Müslümanların, bu kadar kalabalığa rağmen neden güçsüz olduklarını hiç merak ettiniz mi?
Nedeni şudur:

* İslam Konferansı Örgütü'ne (OIC ) üye 57 ülkenin tümünde 500 adet üniversite vardır. Yani, üniversite başına üç milyon Müslüman düşmektedir.
Oysa sadece ABD'de, 5758 üniversite vardır.

* Shanghai Jiao Tong Üniversitesi, 2004 yılında, ‘Dünya Üniversitelerinin Akademik Değer Listesi’ni hazırlamış. Bu listeye göre Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinden, ilk 500’e giren üniversite yoktur.

* UNDP tarafından toplanan verilere göre; Hıristiyan çoğunluğa sahip15 ülkede okuma-yazma oranı, yüzde100’dür. Diğer Hıristiyan dünyasında da okuma-yazma bilenlerin oranı yüzde 90’ın üzerindedir.(.)
Müslüman dünyasında ise bu oran, yüzde 40 civarında olup; yüzde yüz okuma yazma oranına sahip tek bir Müslüman ülke yoktur. (...)

* Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerde her 1 milyon Müslüman’a 230 bilim adamı düşmektedir. Oysa ABD’de, her 1 milyon Amerikalıya 4000; Japonya’da her 1 milyon Japon’a 5000 bilim adamı düşmektedir.

* Tüm Arap dünyasındaki tam-zamanlı çalışan araştırmacı sayısı 35 000 kişidir. Her bir milyon Arap nüfusa 50 teknisyen düşmektedir. Oysa Hıristiyan dünyasında her bir milyon kişiye, 1000 teknisyen düşmektedir.

* İslam dünyası gayrı safi milli hâsılasının yalnızca binde 2’sini araştırma-geliştirme fonuna ayırırken; Hıristiyan dünyası, yüzde 5’ini araştırma-geliştirme fonuna ayırmaktadır.”

* *

Pakistanlı Bilim İnsanı Dr.Saleem, Müslüman ve Hıristiyan dünyasında kitap ve günlük gazete okuma oranlarını, mal ve hizmet üretim oranlarını da ortaya döküp, karşılaştırdıktan sonra, şu kahredici gerçekleri, tokat gibi vuruyor insanların yüzüne yüzüne...

“...Dünya üzerinde kalkınmış tek bir İslam devleti yoktur, çünkü

İslam dünyası, bilgi yayılmasını gerçekleştirmekte başarısızdır.

İslam dünyası, bilimsel bilgi üretebilecek kapasiteden yoksundur.
İslam Dünyası, bilimsel bilgi uygulamasını gerçekleştirememektedir.

İslam dünyası, bilgiyi yaymakta ve uygulamakta miskin ve maksatlı davranmaktadır.

İslam dünyasının, eğitim ve öğretim sisteminde istikrar yoktur.

Bunu tam anlamıyla ifade edersek, “kaliteli bilimsel eğitim” yoksunudur.

Çok kesin biçimde ifade edersek de; İslam dünyası; eğitim ve öğretime, akılcı olmayan, çağdışı ölçütlü ve din eksenli yaklaşmaktadır.

İslam dünyasında yapılan eğitim ve öğretim; ağırlıklı olarak hurafelerin gölgesinde kaldığı ve bilimsel olmadığı için; İslam dünyası, bugün bu durumdadır.

Yani?

Yani bu tablo, bu mantık değişmediği sürece, sittin sene, Batılının ürettiğine, Batılının bulduğuna ve bulacağına muhtaçtır...”

* *

Araştırmacı Yazar ve Bilim İnsanı Dr. Faruk Saleem, sonuç olarak, kendisi gibi bilim insanlarıyla birlikte yaptıkları bu çalıştay sonuçlarına da; (yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için) yine kendisi yorum getiriyor.

Ve özetle şöyle diyor yorumunda.

“Bu çalıştayda, bu yazının ana fikrine uygun anlamda birçok başlık açılmış ve tartışma yapılmıştır. Bu tartışmalarda, bazı (Müslüman) arkadaşlarımız, hemen savunmaya geçmişler; suçu, İslam’ı, yanlış anladıklarını veya yanlış uyguladıklarını düşündükleri ‘diğer Müslümanlara’ atmışlar; hiç bir zaman özeleştiriye, sorunu görüp, kabullenmeye yanaşmamışlardır. Oysa hatayı veya eksiği kabul etmek, o hatanın ya da eksikliğin giderilmesi için mutlaka gerekli olan bir aşamadır.
Yine bazı (Müslüman) arkadaşlarımız da aymazlıkta daha da ileri giderek, bu tür eleştirilerin amaçlı olduğunu, aslında İslam’ın, bilimi koruduğunu, teşvik ettiğini söylemişler; hatta tarihten örnekler vererek Müslümanların bilimde ve edebiyatta ne kadar ileri gittiklerini anlatıp durmuşlar, ama nedense; “Neden, tek bir kalkınmış İslam Devleti yok?” sorusuna yanıt verememişlerdir.

(...)

Yukarıdaki yazıda özellikle ve çoğunlukla Yahudi bilim adamı, sanatçı ve işadamlarından örnekler verilmiştir. Bunun nedeni, dünyada en az nüfusa sahip bir dinin, ne denli çok sayıda önemli isimler çıkardığını vurgulamak içindir.. Yoksa dinleri birbirleriyle kıyaslamak, ne bizim, ne başkalarının haddidir.”