Kimdi Uğur Mumcu?
-Giderek eriyen ya da eritilen kurucu değerleri "Tam bağımsızlık" vurgusuyla ayağa kaldırmak isteyen...
-Yazdıkları köşesine sığmayan, tehditlerle geri adım atmayan ve de kalemini asla satmayan...
-Ve 36 yıl önce bir Pazar günü evinin önünde arabasına konulan bombayla susturulan...
-Ve de evine kadar gelinip, "cinayeti çözmemiz, devletin namus borcudur" denilip, namus borcu ödenmeyen...
Yani uyarıları dinlenmeyen, bedelini hayatıyla ödeyen kalpaksız bir Kuvayı Milliyeci.
Ve özgün sözleriyle:
-"Kusura bakılmasın, bizim demokrasimiz biraz pille çalışan radyolara benziyor" diyerek olmayan demokrasiyi tanımlayan...
-"Unutmayalım ki; cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda 'mezar taşı' gibi susmamasıdır" diyen...
-"Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar" diyerek sanki günümüzde daha da geçerli olan yandaşlığı anlatan...
-"Susanlar da bu insanlık suçuna katılmış olur. Bu masum insanlar, Yahudi de olur, Arap da, Hıristiyan da. Ölenlerde ırk ve din ayrımı yapılmaz. Ölen insandır" diyerek gerçek bir insan kimliğine vurgu yapan...
-"Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göre evlenen, Alman Ceza Usulü'ne göre yargılanan, İtalyan Ceza Kanunu ile cezalandırılan ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir" sözleriyle ülkedeki arabesk bir hukuk varlığını ifade eden...
-Ve de "Bu ülkenin hiçbir zaman 'C planı olmadı. Bu ülkede daima 'A,B,D' planları devreye sokuldu" diyerek Amerika'ya teslimiyetçiliği anlatan cesur bir yurtsever...
15 Temmuz 2016 günü kendi meclisini bombalayan ve inancını ABD'nin hizmetine sunan bir cemaatin kanlı darbe kalkışmasını, tam 36 yıl önce okuyup;
"Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general vs. olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar" diyen...
Yine tam 36 yıl önce Türkiye'nin siyasal panoramasını okuyup;
"Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü Türk'e, Alevi'yi Sünni'ye, Sünni'yi Alevi'ye düşman eden bir siyaset izleniyor. Günümüzün uğursuz siyaseti ve kanlı stratejisi budur" diyen...
-Ve de "Milliyetçilik, 'vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak' edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır?" diye soran ve sorgulayan gerçek bir yurtsever aydın...
Ve de tüm kitaplarında ve köşe yazılarında:
Hem ülke içindeki hem de ülke dışından taşınan karanlık ilişkileri, hiçbir köşe yazarının kolay kolay cesaret edip yazamayacağı tüm karanlık konuları yazarak ülke yöneticilerini uyaran...
Yani silah kaçakçılığı, uyuşturucu, mafya ve yabancı istihbarat örgütlerinin karanlık ilişkileri ve de devlet içindeki derin yapılanmalar gibi en karanlık konuları 30'dan fazla kitapla, binden fazla köşe yazılarıyla yeterince aydınlatmaya çalışan...
-Araştırmacı gazetecilik yeteneği ve cesareti ile tüm bu derin örgütlenmelerin kimyasını bozan...
Sonuçta yurt içi ve yurt dışı tüm karanlık odakların hedefi olup, cesaretini ve bu ülke
için verdiği kavganın bedelini 24 Ocak 1993 günü hayatıyla ödeyen cesur bir yürek...
* * *
İşle Uğur Mumcu bu idi. Ve 36 yıl önce bir Pazar günü susturulmuştu bu yürek.
Ne yazık ki sanki bir el, bu ölümden yararlanır olmuştu; özellikle cenaze törenine, yüzbinlerce insana attırılan "Mollalar İran'a" sloganı damgasını vurmuştu.
Cinayetin İslami bir operasyon olarak İran kaynaklı olduğu kanaati uyandırılmış, yükselen toplumsal tepki, ABD'nin baş düşmanı olan İran'a yönlendirilmişti.
Sanki asıl hedef ve de asıl amaç bu idi...
Sonuçta bu güne kadar aydınlatılmamış bu cinayetin faturası İran'a kesilir olmuş, Mumcu'nun yazılarında özellikle işlediği devlet içindeki derin yapılanmalar, karanlık ilişkiler, uyuşturucu çeteleri gözden kaçırılmıştı.
Evet, bugüne kadar söz verilen bu "namus borcu" ödenmedi.
Ve bugüne kadar özellikle karanlıkta bırakılan bu cinayet ne zaman çözülür, arkasındaki karanlık güçler ne zaman ortaya çıkarılır ve de 1993'te ailesine ve topluma söz verilen "namus borcu" bugünden sonra ödenir mi, bilemiyoruz...