Dünkü yazımın sonunu, Elbette ülkemizde daha büyük ve daha çok ölümlü maden kazaları olmuştu ve de olmaktadır. İşte bu kazaları da bir hatırlamak, hatırlatmak gerekirdiye bağlamıştım.

İşte maden kazalarında yaratılan faciaların sayısal bir dökümü:

1941'den bu yana, maden ocakları kazalarında 3 binden fazla işçi ölmüş, 373 bin 484 işçi yaralanmıştır. Elbette ki bu veriler resmi kayıtlara göredir.

Oysaki Avrupa'da son 14 yılda ölen işçi sayısı toplam 62'dir. Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde ise 1 ya da 2'dir.

Ülkemizde yalnız maden faciaları da yaşanmış değildir. Bu facialar trafik kazalarında da, iş kazalarında da yıllardır yaşanmaktadır.

İşte trafik faciası:

Her yıl 5 binden fazla insan ölmektedir. Nitekim TÜİK verilerine göre, 2011-2022 arası 14 milyon 431 bin kaza olmuş, 65 bin 836 kişi ölmüş, 3 milyon 327 bin 539 kişi yaralanmıştır.

Ve işte iş kazaları faciası:

Son 10 yılda, yaklaşık 9,3 milyon iş kazası olmuş, 12 bine yakın kişi ölmüştür.

Zaten Türkiye, trafik kazalarında ilk 10 ülke arasında 10’ncu sırada, iş kazalarında ise ilk 9 ülke arasında 9’uncu sıradadır.

***

Maden işçiliği zordur. Maden işçiliği her gün helalleşerek toprağın altına inmek, diri diri mezara girmektir.

Ama bu bir ekmek kavgasıdır.

Bartın/Amasra’daki maden faciasında hayatını kaybeden maden işçisi Yasin Çelik demişti ki, “güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz.”

Herhalde madencilerin ekmek kavgası bu kadar güzel anlatılamazdı.

Çünkü onlar, yeraltının karanlığını yeryüzüne çıkarırken, kara elmastan beyaz ekmek çıkarırken, hayatla ölümün kucaklaştığı yerdedirler.

İşte bu mezarlardan biri de Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı (TTK) Bartın/Amasra’daki kömür maden ocağı olmuştu.

14 Ekim 2022 günü, 300 metre aşağıda patlamalarla korkunç bir felaket yaşanmış, çalışan 110 işçiden 41’i ölmüştü.  

Ve yaşanan bu felaket Türkiye’yi bir kez daha sarsmış, bir kez daha ağlatmıştı. Ama yaşanan bu felaket, maden ocaklarında meydana gelen felaketlerin sonu da olmamıştı.

***

Soma’da ve Karaman’da da bu felaket, çok acı olarak yaşanmıştı.

Soma Kömür Ocağı faciası, 400 metre derinlikte çıkan yangın sonucu olmuştu.

Ve 13 Mayıs 2014 günü Soma Kömür Ocakları’nda yaşanan bu felaket, 301 işçinin ölümüyle sonuçlanmıştı.

Karaman Kömür Ocağı faciası ise 350 metre derinlikte su baskını sonucu olmuştu.

28 Ekim 2014 günü, 350 metre derinlikte 18 işçi, 50 metre yükselen suyun altında kalmış, hayatlarını kaybetmişti.

Ve o gün, su altında kalan 18 işçiden biri olan oğlu Tezcan Gökçe için ana yüreğinden gelen bir sesle, “oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” demişti de Türkiye’yi ağlatmıştı Ayşe Gökçe.

Peki, bu felaketlerin sorumlusu kimdir?

Elbette ki sorumlu, başta devletin kendisidir.

Çünkü devlet, dünya standartlarına uygun önlemler almadığı ve aldırmadığı için ve de gerekli kontrolü yapmadığı ya da yaptırmadığı için sorumludur.      

Çünkü aynı felaketler trafik kazalarında, iş kazalarında da yıllardır yaşanmaktadır.

               ***

Elbette bu felaketleri, bir başka yönden de sorgulamak gerekir.

Kısa adı İLO olan Uluslararası Çalışma Örgütü”, “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi adıyla, 1995 yılında bir sözleşme imzalamıştır.

Ama Türkiye, tam 19 yıl bu sözleşmeyi imzalamamıştır.

Oysaki bu süre içinde 10 hükümet kurulmuştur. Bunlar (DYP-CHP) koalisyonu, (ANAP-DYP) koalisyonu, (REFAH-DYP) koalisyonu, (ANAP-DSP) koalisyonu, ECEVİT azınlık hükümeti, (DSP-MHP-ANAP) koalisyonu ve AKP hükümetleridir.

Bu sürenin Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel,  Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül’dür.

Ve bu sürenin Başbakanları Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’dır.

Yani siyasetin tüm rengidir. Yani siyasetin tüm rengi bu felaketlerden sorumludur. Ama sonuçta Türkiye, bu sözleşmeyi 12 Aralık 2014 günü imzalamış, ancak 23 Mart 2015’te yürürlüğe girmiştir.

Yine de asıl sorun, yalnız sözleşmeyi imzalamak değil, sözleşmenin gereğini yapmaktır.