Yıl 1922, aylardan Kasım Padişah Vahdettin, çok sevdiği ülkesini bırakıp, İngiliz gemisine binip Londra’ya tatile mi gitti! Hemen peşinden Lozan’da kurulan masanın bir ucunda galipler! İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırbistan... Diğer ucunda? Bir başına Türkiye.
“Hezimet”e gelmiş anlaşılan!
Dayatılan ne? Sevr, fakat biri çıktı o belgeyi buruşturup çöpe attı.
“Bunu bize imzalatacak olanın alnını karışlarım” diyen Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, imzalayanları da vatan haini ilan etti. Sonra üç yıl süren ulusal kurtuluş savaşını başlattı. Kelle koltukta, canhıraş bir uğraş. Yoktan var oluş Yedi düvelin sırtını yere getir. Dahası Lozan’da masaya yenen bir ulusun temsilcisi olarak, yeleli aslanlar gibi otur.
Diplomasi pistinde tek başına dans eden Türkiye, diğerleri mi? Grup dansı “gulu gulu dansı” yapıyor. Garip değil mi? Pistten grup dansı “gulu gulu” dansı yapanlar, galip oldukları için, yüzleri kızararak ve terleyerek ayrılıyor!
Dile Kolay, sekiz ay görüşmeler sürüyor. Yedi düvel (Düveli Muazzama) diyor ki;
“Sevr’i kabul et, bak işine, yorma bizi”. Tek başına yeleli aslanların kararı net. “Biz bu masaya yenen ulus olarak oturduk, yenilen değil. Sevr mi diyorsunuz?” İsmet Paşa’nın ünlü sözü; “Hadi be oradan!”
Sonuca gelelim, 143 madde Lozan Antlaşması imzalanıyor. Türkiye Sevr’in tabutuna son çiviyi çakıyor. Bugün Lozan’a “hezimet” diyenler işte o çiviyi çıkarmaya çalışıyor. Nasıl bir “hezimetse “ yüz yıldır “hezimeti” “hezimete” uğratmak için, “yedi düvel, düveli muazzama” dahası yerli işbirlikçileri çırpınıyor.
Lozan imzalandığı için işgal kuvvetleri, İstanbul’dan Türk bayrağını selamlayarak ayrılıyor. İşgalin tam başladığı noktadan da zafer geçidi yapılıyor. Ne diyelim “düveli muazzama” “hezimete” uğrattığı ülkenin bayrağını selamlayarak ayrılıyor! Güler misin? Ağlar mısın?
Güya Lozan’da Ege adalarını vermişiz. Doğru söyleyin, sonra burnunuz uzayacak. Harita öyle demiyor ama. “Adalar Osmanlı döneminde verildi”. Sorsak; “Donanmayı Haliç’e kim demirledi ve çürüttü?” Yanıt yok, zira dili boğazına kaçıyor.
İngiliz Başbakanı Lloyd George, Lozan nedeniyle koltuğundan oldu. Hezimete uğradığı için mi, yoksa uğrattığı için mi? Acaba? Lloyd George kabul ediyor: “Bu zafer dâhiyane!” fakat bizdeki “uzmanlar”(!), yüzyıl sonra hâlâ “daha iyisi olurdu” derken, Ege’de Yunanlıların daha dün el koyduğu 19 ada ve kayalıktan ses, seda yok, tıss!!!
Gerard, Amerikalı diplomat; “Lozan’da Hristiyan medeniyeti çarmıha gerildi” diyor. “Lozan'ı hezimet” diyenlerin ikinci sözü nedir? Cumhuriyet’i “yeniden yapılandıralım”. Sonra “Yüzüncü yılda yeni anayasa şart”… Şimdi anlaşıldı mı, asıl erekleri nedir?
Bunların gözlerini karartan asıl gerçek, Sevr’le diz çöken bir ulusun, Lozan’la ayağa kalkmasıdır. “Egemenliğin kayıtsız ve koşulsuz ulusun” olması, “Cumhuriyetin sonsuza dek payidar kalmasıdır.”