Son günlerde tüm dünyanın dudaklarını ısırarak izlediği gelişmeler yaşıyoruz. Söyler misiniz, daha iki yıl önce birileri size 16 milyon insanın seçtiği bir belediye başkanının uyduruk gerekçeler, gizli tanıklar ve iftiralarla hapse atılacağını, bu da yetmezmiş gibi onlarca gazetecinin ve “Adalet!” diye haykırmaktan başka hiçbir suçu olmayan yüzlerce öğrencinin de yanına gönderileceğini söyleseler inanır mıydınız?
“Gün günü aratırmış.” derler ya hani, sanki bugünlerde yaşadıklarımız için söylenmiş. Birini sindirmeye ve alışmaya çalışırken, daha büyük bombalar peşi peşine patlıyor. Sanki Filistinlilerin nereden ve ne zaman geleceğini bilmeden çaresizce bekledikleri İsrail roketleri gibi bir yerlerden ateşlenip ateşlenip patlatılıyor.
Bu arada beni şaşırtan asıl olay, demokrat geçinen bazı çevrelerin tüm bu gelişmelere ya onay vermesi ya da tepki göstermeyip sessiz kalmaları. Hatta içten içe ellerini ovuşturup memnuniyetle sırıttıkları da gözden kaçmıyor. Ve onları izledikçe, insanın şu siyaset denilen çıkar ilişkileri fırıldağından nefret edesi geliyor.
“Peki ama neden?” diye bir sorunun yanıtını bulmaya çabalarken, aklıma geliveren bir fıkrada buluyorum aradığımı. Eminim sizler de ne demek istediğimi anlarsınız.
Yılanın biri açlığını gidermek için bir şeyler aranırken, oralarda dalgın dalgın dolaşan ateş böceği gözüne ilişmiş ve yakalamak için üzerine atılmış. Ateş böceği, yılanı gördüğünde çok geç kaldığını ve kaçamayacağını anlayınca son bir hamle ile yılana; -“Tamam, beni yakaladın ve yiyeceksin. Ancak, senden son bir isteğim olacak. Sana bir şey sorabilir miyim? ” deyince yılan, -“Aslında kurbanlarımın sorularını yanıtlamam ama seni yakalamam çok kolay oldu. O nedenle bir ayrıcalık yapıp sana izin vereceğim” demiş.
Bunun üzerine ateş böceği: -“Sana kötü bir şey mi yaptım?” diye sormuş, -“Hayır” demiş yılan. -”Peki, senin besin zincirine dâhil miyim?” demiş, gene -“Hayır,” yanıtını almış. Bunun üzerine de; -“O halde niçin beni yemek istiyorsun?” diye asıl soruyu patlatınca, bir an şaşırıp düşünceye dalan yılan, dilinin altındaki baklayı çıkarmış: -“Işığını görmeye dayanamıyorum da ondan.”
İnsanoğlu da böyle değil mi? Kimseye zararınız olmasa, hatta hatta her türlü iyiliği yapsanız dahi, birilerinden darbe yersiniz. Çünkü sizdeki ışık onlarda yoktur ve ışığınızdan rahatsız oldukları için sizi kıskanıp yok etmek isterler.
Son günlerde yaşadıklarımız da buna örnek olsa gerek…
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Bir ülkenin siyasi olgunluğu, yönetilenlerin siyasi eğitiminden çok, yönetenlerin ahlaki standartlarına bağlıdır. İSMET ÖZEL
· POLİ: Çok; TİKA: Yüz; POLİ-TİKA: Çok yüzlü. Ama nedense, bizim politikacıların çoğu yüzsüz be bilader. AHMET EMİN FİDAN
· Politika ve ahlâkı farklı ele alanlar, her ikisini de asla anlayamazlar. J. J. ROUSSEAU
· Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım. SAİD-İ NURSİ
· Birini suçlamak üzere ileri uzattığın işaret parmağının bağlı olduğu elinin 3 parmağının da seni gösterdiğini unutma! NİETZSCHE
· Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır; anlarsan, değişmen gerekir. PEYAMİ SAFA
· Başarın arttıkça çekemeyenlerin çoğalır. Normaldir; ışık hem parıldar, hem de sinek çeker. ANONİM
· İnsanlar, ya korktukları yahut da gıpta ve haset ettikleri şeylerden nefret ederler. MACHİAVELLİ