Ülkemizdeki tüm sistemler bozulma krizinde adeta.

“Bozulma maratonu” başlamış gibi sanki…

Hangi tarafa baksak, bir yanlış uygulama…

Kartalkaya-Bolu Otel faciasındaki hatalar öylesine düşündürücü ki, geçmişte meydana gelenleri unutturacak boyutta.

Eksiklerimiz nedir, nerede hata yapıyoruz?

Hata yapanlar, suçu işleyenler ve iştirakçileri neden “benim olayda-kazada-faciada ihmalim var” demiyor?

Hangisi olursa olsun, hangi suç işlenirse işlensin hiç kimse “Suçlu benim” demiyor veya diyemiyor.

Kimse Japonlardaki gibi gelenekleşmiş eylem planı olan “harakiri” beklemiyor.

Sadece suç ve suçlunun ortaya çıkması, aynı tür olayların bir daha tekrarlamaması için bir çözüm yolu olmalı.

Vardır ama nedense bizin ülkede “var” olanı kimse kabullenemiyor.

İlla ki suçlamalar “karşılıklı olmalı” gibi…

Turizm Bakanı, Belediye Başkanını…

Belediye Başkanı Vali beyi…

Vali bey ise kaymakamı…

Kanunlar, yönetmelikler, gelenekleşmiş uygulamalar hak getire…

Hani suçlu bulalım da…

Hatta suçlular bulup açıklayalım.

Sorun çözüldü mü?

Yooo…

Sorun orta yerde bizlere bakıyor…

Her şeyi kanunlara,  yönetmeliklere veya sorumlu kişilere yükleyerek çözüme ulaşmak çok ama çok zor.

Sorumluluk almak…

Suçu işleyenin “Kusur ve suç bende” demesini kimse beklemiyor.

Ne yazık ki, öyle bir gelenek-alışkanlık-hatayı kabullenme- suçu üstlenme ve vicdan ölçüsü yok elimizde…

Birileri ne demiş?

“Hedefine giden bir aracın, silecekleri yağmuru önlemez  ama kazayı önler.”