Eylül ayı en güzel aylardan biridir. Sonbaharın sarıya çalan yeşili ,mavi en mavi , yeni başlangıçlar, yeni umutlar, dinlenmenin verdiği dinginlik, yaz anılarının paylaşıldığı güzel dost sohbetleri…Ayrılıklar, kavuşmalar, yeni beyaz umutlar.
Çocukluktan kalma Eylül anıları bir başka…Kalem, silgi, çizgili defter, harita metot defterleri, okul kokusu, arkadaş özlemleri, kenar süsleri…Gazate kağıdı ile kaplanan kitaplar… Taze pekmez kokuları, Çorum sokaklarından yükselen.. Bolluk, bereket ayı sanki, eskilerden kalma …
Serin bir sıcaklık kaplar içimi her Eylül...
12 Eylül’ün karanlık, puslu günleri dışında Eylül hep güzeldir…Okul açılışları, törenler, çocukça sevinçler..
İlk defa Eylül ayında okula gitmiyorum. Gezi sırasında okul önlerinden geçerken buruk heyecanlar duyuyorum, küçük yerleşim yerlerinde sevimli okullar, çocuk sesleri...
Bu Eylül ayının ilk günlerinde denize girmenin keyfi de benim ilklerimin arasında oldu..Kalabalık olmayan sahiller, biraz yaş almış gençlerle birlikte denize girmek, yazın o coşkulu denizi,yerini sakin, dingin, dalgasız bir denize bırakmış…Şemsiyeler kalkmış..Sanki terk edilmiş gibi bir görüntü, ama olsun, biraz sakinliğin içindeki dinginliği yakalamak…Her sabah denize girmek, yüzmek, yürümek ,koşmak, Eylül’ün sıcacık serinliğini derin nefeslerle içine çekmek, bunlar da ayrı güzellikler.
Bu Eylül yolumuz Bergama’ya düştü. Çok yıllar önce Bergama’ya gitmiştim, çok güzel bir arkadaşımızı yine çok güzel bir arkadaşımıza istemek için biz genç bir grup olarak gitmiştik. Arkadaşımızın ailesi bize ''Sizin orda yaşlı kimse yok mu?'' demişti. Oysa biz o zaman kendimizi ne kadar olgun hissediyorduk, bütün dünya sorunlarını çözmek, dünyayı, düzeni değiştirmek için yola çıkan bizler yeterince olgun değil miydik? Üzülmüştük, kırılmıştık, o kadar olgun olmadığımızı Eylül ayının 12’sinde anlayacaktık.
Olsun sonunda yaşlılar devreye girdi, evlendiler ve çok mutlular.
Bergama’ya bu sefer yolumuz Birinci Uluslararası Çepni Barış festivali için davet edilmiştik. Orda barışın çocukları ile resimler yaptık, canlı performansla güçlü bir Çepni kızını anlatmıştım. Dünyanın dört bir tarafından gelen Çepnilerle hemhal olduk, şarkılar türküler dinledik, Çepni kültürü hakkında bilgiler edindik.
Çorum’da da bir Çepni Mahallesi vardı ve nüfus kaydımızın orada olduğunu biliyordum.
Festivalde zeybek, horon ve semah bir aradaydı ve bu kadar renkli kültürler Çepnilerle bir araya gelmişti. Bir daha ülkemize hayran kaldık, böylesine çok yönlü bir mozaik, bu kadar renk ,bu kadar türkü bir arada…Ne kadar büyüyor, ne kadar güzelleşiyor?
Bu antik kente yakışır bir festival oldu. Kentin her tarafı farklı dönemin tarih ve kültürünü anlatıyor. Gitmenizi, görmenizi tavsiye ederim.Bergama (PERGAMON)…Bir kentte mutlaka kütüphane, tiyatro salonlarının bulunması beni hep etkilemiştir. Havası en güzel bölgede ise şifa kaynağı hastane...Bir başka yerde dörtbin yıllık kocaman bir kütüphane,1513 yılında yapılmış bir hamam ve mimari estetiği süper eski Bergama evleri..
Bergama’yı görmeden önce AHMET ÜMİT in Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabını okumayı ihmal etmeyin...Berlin Müzesi’nden Bergama’ya hasret çeken heykellerin ruh hallerini daha iyi anlayacaksınız.
Eylül ayı henüz bitmedi, daha gidilecek, gezilecek güzelliklerin peşinde, tarihin çok kültürlülüğün, renklerin izini sürmeye ve dostlarla ,dost sohbetleri ile güneşin sofralarında buluşmaya devam edeceğiz.
BERGAMA