Adamı içki masasında yarenleri ile birlikte suç üstü yapıp derdest ediyorlar. Orada muhakemesini yapan Hz. Ömer, bu suçlu adama:

1-Teşhir ve Had cezası veriyor.

Teşhir: Suçluyu sokak sokak dolaştırıp aleme ibret için utandırılması ve halkın gözünden düşürülmesi olayıdır. Tevrat’ı, Zebur’u, Hz. Kur’an’ı su gibi bilen ve yeni müslüman olmuş ama içki belasından kurtulamamış olan bu itibarlı kişiyi halka teşhir etmekle bu kişinin itibarını, onurunu, saygınlığını yok etmektir ve çok ağır bir cezadır. Büyük çapta eşkiyalık yapan zalimlere verilen bir cezadır. Suçluyu gözden düşürmeyi amaçlayan bir cezadır. (Türkçe sözlük)

Had: Hukuk, fıkıh terimi olarak suçuya verilen fiziki ceza deynek vs ile vurmak, 80-100 deynek gibi. Ve diğer hapis cezaları gibi. (bu cezalar nasla belirlenir) Hz. Ömer bu içki suçlusu alim bilgin ve saygın kişiye teşhir ve had cezası verince, bu zat, Hz. Ömer R.A. hazretlerine, verilen hükmün yanlış olduğunu, delilleri ile isbat için adam Hz. Ömer’in huzuruna çıkıyor. Yani ayağa kalkıyor, verdiği cezaların yanlışlığını, naslarla isbat ediyor ve Hz. Ömer’i uyarıyor.

Şöyle ki; Ey müminlerin adil halifesi; Vakıa; ben yasak ve haram olan içkiyi içtim ve bir hata ettim. Ama siz, birkaç hatayı birden yaptınız. Eğer bu cezaları uygularsanız yanlış yapmış olursunuz.

-Ey müminlerin emiri, bu olayda birinci hata; yüce Allah Kur’an’da Nisa Suresinde 148-149. ayetlerinde ve Kur’an’ın başka ayetlerinde sh.101’de “Allah kötü sözün, kötü hallerin, yani kötülüklerin açıklanmasını sevmez. İkinci ayette ise; Eğer affederseniz bağışlarsanız, bu sizin için daha iyidir. Çünkü Allah affı ve affedenleri, suçu bağışlayanları sever. Çünkü kendisi çok affedici ve bağışlayıcıdır” buyuruyor.

Bu olayda bir haksızlık yok. Kul hakkı yok. Allah hakkı var. Allah bağışlamayı seviyor. O işitici ve bilicidir. Siz bunun aksini yaptınız. Af yolu varken ceza yolunu seçtiniz. Bana en acı teşhir ve had cezası verdiniz. Allah günahları, suçları gizleyin diyor. Siz açıklıyorsunuz. Doğru mu ya Ömer, diyor. Hz. Ömer R.A. “Evet” diyor.

-İkinci hata: Ya Ömer R.A. islam fıkhında içki içenlere verilen 40-80-100 deynek gibi had cezaları vardır ama evinde gizli içki içenler için değil. Açıkta, meyhanede, umuma açık yerlerde insanlara kötü örnek olduğu çiin verilen bir cezadır. Oysa biz, evimizde ferdi olarak gizlice bu hatayı yaptık. Gizli işlenen suça ceza verilmez. İkaz edilir ve uyarılır. Siz ise en ağır cezayı verdiniz. Suç ile ceza arasında ölçü oran adaleti olmalıdır. Testiyi su doldurmak için çeşmeye giden çocuğa testiyi kırma deyip ceza verilecek olursa çocuk testiyi kırsa ona verilecek ceza bulamazlar. Ata sözüdür.

-Üçüncü hata: Ya Ömer; yüce Allah evlere kapıdan girin, ev sahibinden izin alın, öyle girin. (Bakara 189. ayet) buyuruyorken, evlere arkalarından gelip girmeniz doğru değildir derken, siz izin almadan, haber vermeden kapıdan değil, duvardan atladınız. Ortalıkta çok ağır bir suç yok iken bunu yaptınız. Kimseye zarar olmayan suç ve günahların açıklanması caiz değildir ve bunları Allah affedeceğini bildiriyor. Ya Ömer çok iyi bilirsiniz ki, İslam gerçekler üzerine kurulmuştur. Zanna dayanan haberlere itibar yoktur. Ç ünkü suizan haramdır. Ceza yöntemi değil, af ve hoşgörü yöntemi uygulanması daha öncedir, dedi.

Hz, Ömer R.A. “Evet” buyurdular.

Kötü zanna dayalı hüküm haramdır. R.SAV. zamanında ufak savaşlar akın anında R.SAV.in çok sevdiği oğulluğu Zeyd B. Harisin oğlu Usame E. Hz. baskın sonunda bir müşriği yakalıyor. Müşrik, ben iman ettim diyor, şehadet getiriyor. Fakat Hz. Usame, yürekten değil de korkusundan iman etti zannı ile adamı öldürüyor.

Durum R.SAV.e haber veriliyor. R.SAV. çok üzülüyor. Hz. Usame R.A.yı azarlıyor. Hz. üsame korkudan iman etti diyor. Israr edince, R.SAV. “Kalbini yardın da baktın mı” diye Usame’yi azarlıyor ve maktulün diyetini (300 koyun veya 100 deve) bedelini Usame’ye ödettiriyor.

İslam hür irade, açık yüreklilik üzerine kurulmuştur. Zanna, şüphe ile tecessüsle verilen hükümleri kabul etmez. Onun için başkalarının gizli hallerini araştırmak zinhar haram ve suçtur. Kumpas, hileli tuzaktır. Çok ağır cezaları gerektirir.

Dördüncü hata: Önce iyi araştırıp sonra ikaz, uyarma, sonra islah için hoşgörü, daha önemlisi af ve bağışlama esastır. Konu ne olursa olsun hükümde, adalette öfkenin yeri yoktur. (Ali İmran 134) Öfke ile hüküm caiz değildir. Çünkü öfke akıl ve mantığı engeller. Kitaplarda yazıldığına göre Hz. Ömer R.A. hazretleri bu olay sonu içkiyi tamamen bırakıp tevbe eden bu alim ve bilgin zatı (Ebu Dünya’yı) danışman yapıyor. Özellikle Tevrat ve Zebur ve incil bilgilerini ve Kur’an’ın hükümleri ile ilgili birçok konuda bu satla istişare ederdi. Bu konu tarihi bir olaydır. İbni Kesir gibi bazı yüksek müfessirler ibret için bunu tefsirlerinde zikretmişlerdir. Amma ayetlere ve sünnete dayanan hükümler esastır. Bizleri bağlayan kurallardır.

Böylece toplumda sosyal barışı, emniyeti, asayişi bozan, toplumu yargısız infazda töhmet altında bırakan, dürüst insanları potansiyel suçlu gibi yargılayan, böylece toplum huzurunun temeline sanki dinamit koyan, zan ihtinası, gıybet, dedikodu, ikiyüzlülülk, bencillik, çekememezlik gibi kötü huyları ahlak edinmenin ne kadar kötü neticeler verdiğini, bunlardan kesin uzak durulması gerektiğini örneklemelerle arzettik. Mühim olan bunları yazmak, okumak, hatta nlamaktan öte bizzat bilgili yaşamaktır. Yoksa bu emekler hep zayii demektir. Bu anlamda şairin sözü ile konuyu bağlayalım.

Hiçbir sorun görülmez sadece okumakla yazmakla

Başarıya varılır, alın teri emekle

Eller neler keşfetti, daha neler bulacak

Bizler hala meşgulüz, birbirimizi yemekle.