Kıymetli okurlarımız;
Bugün, Malazgirt Zaferi’nin 954. yıldönümünü kutlayacağız. İslam Türk tarihinde Malazgirt Meydan Muharebesi ile bu büyük zaferle Anadolu’nun Türk yurdu olmasının yıldönümüdür ve çok çok önemli bir olaydır.
Bir milletin fertlerinin yaşamında insanların ömürlerini, milletlerin tarihini değiştirecek olaylar vardır. 1071 Malazgirt Zaferi de ünlü Türk tarihinin dönüm noktalarından birisi ve belki de ön önemlisidir. Çünkü, 1000 yıldır üzerinde yaşadığımız ve inşaallah kıyamete kadar da yurdumuz olacak olan bu Anadolu’nun kapılarının bu asil millete açılışının yıldönümüdür. Bir milletin şanlı tarihi olan Türk milletinin, Türk devletinin geleceğini etkileyen, onun istiklalini ve istikbalini teminat altına alan yüce bir zaferdir.
1453 İstanbul’un Fethi, 29 Ekim 1923 Cumhuriyetimizin kuruluşu ne ise, 1071 Malazgirt Zaferi de o derece önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü eşi ve benzeri dünya üzerinde az bulunur b ir vatan ve yurt toprağıdır.
İşte bundan 954 sene evvel tecelli eden Malazgirt Zaferi vatanımızın tapusudur.
Malazgirt Meydan Muharebesi, Büyük Selçuklu Hakanı Tuğrul Bey’in oğlu çelik bilek, demir yürekli lakaba sahip kutlu hakan Sultan Alparslan’la, Bizans İmparatoru Roman Diyojen arasında olmuştu.
Dağınık Anadolu Türk beyliklerini ortadan kaldırmak, Türk’ü Anadolu’dan silip süpürmek amacı ile Bizans Kralı Romen Diyojen Rum ve Ermenilerden oluşan karışık 200 bin kişilikmücehhez güçlü bir ordu ile İstanbul’dan doğuya doğru hareket ediyor. O zaman Anadolu’ya yerleşmekte olan Türk beyliklerini ortadan kaldırmak, Türkleri Anadolu’dan sürüp atmak amacı ile Romen Diyojen bu gaye ile Bizans tahtına çıktı.
Muş’un Malazgirt Ovasına kadar geldi. 200 bin kişilik tam tekmil güçlü bir ordu ile bin komutanlı bu ordu Türk ordusu ise 50 bin yürekli cesur askerden oluşuyordu.
Bizans ordusunun gıdalarını ve cephanelerini 800 mandanın çektiği 400 araba vardı. Bu kadar güçlü bir ordu karşısında Türk ordusunun komutanları zaafiyet gösteriyor ve geri çekilmeyi Alparslan’a teklif ediyorlardı. Fakat büyük komutan Alparslan Cuma günü hutbeye çıktı. Veciz, heyecanlı, etkin bir hutbe irat etti. R.SAV. efendimizin “Zırhını giymiş, kararını vermiş asker yolundan dönmez. Ben beyaz elbiselerimi giydim, şehit olursam beni bu elbiselerim ile kefenim elbisem olsun, defnedin” diyerek askerini coşturmuştu. “Şehit olmak isteyen benimle gelsin, istemeyenler ise evlerine, eşlerine geri dönebilirler” diyerek hutbesini bitirmiştir. Çetin bir savaş olmuş, Türk askeri yarım ay şeklinde saf tutmuş, Diyojen’in askerleri yarım ayın ordasına hücum ettiklerinde Türk ordusunun kuşatması arasında kaldılar. 200 bin kişilik Bizans ordusunun 100 bini oracıkta can vermiştir. Ablukaya alınan Bizans ordusu dağılmış, binlerce ölü bırakarak ve Diyojen de esir edilerek geri çekilmişler ve Alparslan ve kutlu askeri yüce Allah’ın yardımı, kutlu askerlerin imanı, cesareti ve gücü ile 50 bin kişilik ordu, 200 bin kişilik güçlü Bizans ordusunu perişan etmiş ve Malazgirt Meydan Muharebesini Türk ordusu kazanmıştır.
Esir edilen kibirli, gururlu Bizans İmparatoruna, kutlu komutan Alparslan, “Ey Bizansın asil imparatoru, şu anda ben sana esir olsaydım, bana ne yapardın” diyor. Romen Diyojen, “Ey kutlu komutan, ben seni esir etseydim;
1-Hem kelleni koparırdım,
2-Elini kolunu bağlar, şehir şehir gezdirirdim,
3-Seni yaşatmazdım.
“Peki, benim sana ne yapacağımı düşünüyorsun?”
1-Hemen öldürürsün,
2-Beni başımı saçımı keser, boynuma bir ip takar, dolaştırırdım,
3-Kölem yapar, kendime hizmet ettirirdim,
4-Umamıyorum ama bağışlarsın, hüküm hakanındır, diyor.
Neticede; Alparslan, esir edilen Romen Diyojen’i bağışladı. 3 bin askerle bin altın yol harçlığı ile İstanbul’a yolladı. Bu arada ordu başkomutanı Prens Andirikas, Dukas yenilgiyi görünce Romen Diyojen’i yalnız bırakıp İstanbul’a kaçmış ve orada imparatoru suçlamış, kendisini Bizans imparatoru seçtirmiştir. İstanbul’a gelen Romen Diyojen’in gözlerine mil çektirerek zindan atarlar ve orada kaderine terk edilir.
Alparslan, büyük zaferin arıdndan 1072’de Barzam kalesi kumandamı Yusuf Harizmi’nin kurduğu kumpasla suikast neticesinde Alparslan şehit edilir. Yerine oğlu Melik Şah geçer. 1029’da doğan Alparslan 1072’de suikast sonucu şehit olur.
İyi bir eğitim görmüş, dindar, adaletli, cesur, yiğit bir Türk hakanıdır. Bugün 954. yılı, yani 9 buçuk asırdır Anadolu’nun bu kutsal vatanında yaşıyorsak bunu Alparslan, Fatih, Yavuz, Abdulhamit ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk gibi öncü komutanlara ve binlerce şehitlerin kanına, şerefli gazilere borçlu olduğumuzu hiç bir zaman unutmamalıyız ve geleceğimizin sigortası olan gençlerimizin ve özellikle de çocuklarımızın beyinlerine bu milli şuuru kazımalı, onları bu idealle yetiştirmeliyiz.