AHLÂKSIZLIĞIN KAYNAĞI MADDEYE
TAPMAKTIR, ASIL KUDRET ALLAH’TIR

Hatta insan ve azaları öyledir. Bir ayette “vefahtü firrühi” ben insana ruhumdan üfledim, buyuruyor. Yani insanda ruh olmazsa, ceset olur, çürür. Yani kudret hakim, tabiat mahkumdur.
Herşey kendiliğinden oluyor. Tabiat yapıyor savı böylece ölmüş, iflas etmiştir.
Tabiat tabii, kudret matbu. Tabiat kudrete tabidir. Kudret de ulu Allah’ın güç sıfatıdır. Çünkü her fiil bir faile her iş bu işi yapana muhtaçtır. İş kendiliğinden olmaz, o işi bir yapan olmalıdır ki buna faili mutlak denir. Diğerleri izafi, göreceli, tali sebeplerdir. Allah olayları sebeplere bağlamış, sebep-sonuç ilişkisinin kaynağı kudret, kuvvettir. Kuvvetin tabii ki sahibi de Hz. Allah’tır. Her kudret bir kadiri mutlaka muhtaçtır ki o da ulu Allah’tır. Kudret kadirsiz tecelli etmez.
Milletsiz devlet, tebaasız tabiat olmaz. Çünkü hükmünü icra edemez. Olmayan millete, halka hangi kanunu tatbik edeceksin. Bunun gibi. Şöyle diyebiliriz. Çok güzel bir tablo, güzel ve değerli. Görsek aaa, ne güzel, acep kim yaptı deriz. Yani o manzaranın kendiliğinden yapılmadığını biliriz. İşte o tablo tabiat, onu yapan sebep kudret ve kuvvettir. O kuvvetin hakikisi ise Hz. Allah’tır. Basit bir örnek daha; Saat hareket eder. Yani, (akrep ve yelkovan) bu saat kurulmasaydı, zembereğine kudret ve kuvvet verilmeseydi saat çalışmayacaktı. Hülasa; tabiat bir aynadır. Karşısına kim gelirse onu aksettirir. Güç aynada değildir. O aksi yaratan mutlak güç olan Allah’tır. Bunun başka bir izahı bundan gayrı olarak yapılamamıştır. Gerçek tabib Allah’tır.
Binaenaley, mahkum olan tabiata hakim denilemez. Hçibir zaman mahmut-mağbud olamaz. Bir sineğin kanadını yapamayan mahmut, o sineğe nasıl verebilir. O mabudun -Allah’ın- işidir. Nebiler sultanı Hz. Muhammed SAV. Mübarek bir sözlerinde “Tabiata sövmeyiniz. Muhakkak tabiatın feyzi, nizamı Allah’tandır. Yani esas kudret Allah’tır”, buyuruyor.
Gelelim maddeye. Fizikte ağırlığı, boyutu, eni boyu olan varlıktır diye bilinir. Katı, sıvı ve gaz halinde bulunur. Su tabii halinde sıvıdır. Kaynarsa buhar olur, diğer katı maddeler de şiddetli ısıda gaz haline gelebilirler. Bunlar fizikte bilinen şeylerdir. 19. yüzyılda müsbet ilme, deneylere dayanılarak herşeyin aslı olarak kabul edilmiş, maddenin cansızlığı göz ardı edilmiş, ama maddeye güç veren hakiki kuvvet görmezlikten gelinmiş, bir müddet sonra sonu olmayan bu sav iflas etmiştir.
Şöyle ki; ekmeği fırından alırız. O da undan, un buğdaydan, buğday danesi topraktan, o nereden alıyor? Sonuç, sıfır. Topraktaki buğdayı buğday yapan gücü toprağa veren kim? Niçin sinek bal yapmaz. Çünkü sinek bal yapacak şekilde dizayn edilmemiştir. Peki, bu dizaynı sineğe vermeyip de bal arısına veren kim? Yani maddenin bir özelliği vardır. O da ağırlığıdır. Başka bir özelliği yoktur. Maddeye kıymeti, basiretsiz, kıymetsizler atfettiler, verdiler diyemiyorum. Çünkü maddenin maddeye güç vermesi, cansızın cansıza can vermesi mümkün değildir. Eğer maddeye güç atfedersek, madde herşeydir dersek, bütün hayatı inkar etmiş oluruz. Maddesiz olmaz. Ama madde de herşey olamaz, o da muhtaçtır.
Müessir kuvvet bizzat Allah’tır. İnsan aklı sınırlı güce sahiptir. Sınırsızı anlaması muhaldir. İnsaflı, imanlı, fizik alimleri (lüi buhner gibi) maddenin cansız bi şuur-şuursuz olduğunu söylemiş ve isbat etmiştir. Kudret maddeyi yaratamaz. Müdrik “şişuur pürnur kudret” karşısında herşeyi tabiat madde yapıyor tezi toz olmuştur, çökmüştür. Madde kalbin katilidir. Herşeyi madde yapıyor demek imansızlık, inançsızlıktır. Kalbi öldürür. Ahlakı yok sayar. Ahlaksız bir yaşam mümkün değildir. Ahlaksızlığın kaynağı, her açıdan madde bağımlılığı, maddeye tapmaktır. Maddesiz olmaz ama maddeye tapılmaz. Madde asıl değil furuğ, canlı değil cansız, kudret değil güçsüzdür. Maddeyi de yaratan Allah tealadır. Tabiatta var olan herşey ona muhtaçtır, ulu Allah’ın bir yaratığıdır, kudretsizdir. Güce muhtaçtır. O gücün kaynağı da Hz. Allah’tır. Netice; tabiat, madde, mahluk onu yaratan Hz. Allah cc haliktir. Demek ki, herşey kendiliğinden oluyor veya tabiat yapıyor, madde yapıyor demek ve böyle itikat etmek küfürdür. Çünkü Allah’ın kudret sıfatını inkârdır. Allah’ın bir sıfatı inkâr ulu yezdanı inkardır. Bu bakımdan herşeyin ana sebebi kaynağının Allah olduğunu bilmeli ve inanmalıdır. Yoksa elin 5 keçisi 4 oğlağına aklını takıp ta fuzulat (boşşeyler) uğruna dünya ve ahiretimizi yıkmamalıyız. Netice; “gör işini, kış besini, ye aşını” diye herşeye bir ölçü konduğunu ifade eden söz gibi ölçülü olmalıyız.
SÜRECEK