Hem yazılı hem görsel medyada aylardır CHP tartışılmakta…
Ve de birçok kanalda CHP masaya yatırılmakta…
Peki, neden en büyük kitleye sahip AKP tartışılmıyor?
Neden İYİ Parti, MHP tartışılmıyor?
Neden HDP tartışılmıyor?
Neden SP, DP ve diğer partiler tartışılmıyor?
Ve neden CHP tartışılıyor?
Herhalde bunda seçim yenilgisi bir nedendir diyebiliriz.
Ama daha da önemlisi CHP’nin, bu ülkenin temel taşlarını ören, sistemi inşa eden parti olması bu tartışmaların anahtarı olmaktadır.
İşte bu nedenle CHP’nin bu ülke için tarihsel bir sorumluluğu vardır.
* * *
Evet, CHP Türkiye’de mevcut devlet rejimini kuran partidir.
Ve de yüz yıldır siyaset meydanındadır.
Siyasi felsefesinin dolgusu Kuvâ-yi Milliye ruhudur.
Çünkü Kurtuluş Savaşı’na, bağımsızlık mücadelesine önderlik yapan Kuvayı Milliye hareketinin kurduğu, Cumhuriyet devrimlerini yapan, çağdaş yaşam ve çalışma alanındaki tüm kazanımlarda imzası olan bir siyasi harekettir.
-Nitekim saltanatı kaldıran irade, bu partide temsil edilmiştir.
-Halifeliği kaldıran irade, bu partide temsil edilmiştir.
-Öğretim Birliği’ni getiren irade...
-Medeni Kanunu getiren irade, bu partide temsil edilmiştir.
-Kadınlara seçme ve seçme hakkını getiren irade...
-Laiklik ilkesini anayasal bir maddeye dönüştüren irade, bu partide temsil edilmiştir.
* * *
Ve diğer partilerin de büyük çoğunluğu bu partiden doğmuştur.
İşte bu niteliğiyle CHP, taraf olanın da taraf olmayanın da yani herkesin ve her siyasetin gündemindedir.
Çünkü CHP gibi bir partinin tüm politikaları, tüm iç meseleleri, istesek de istemesek de tüm toplumu ilgilendiren bir konumdadır.
Kaldı ki, bu türden büyük ve şemsiye partilerin siyasal ve toplumsal hamleleri, toplumu ve tüm siyaseti derinden etkilemektedir.
Özet olarak ifade edilirse tarihsel birikimi, konumu ve geçmişi nedeniyle CHP’deki değişim, diğer partileri de etkileyecek demektir.
Herhalde “CHP neden tartışılıyor?” sorusunun cevabı bunlar olsa gerek.
* * *
Peki, CHP için neler söylendi, neler yazıldı?
“CHP kendisine yabancılaştı” denildi.
“Kurucu değerlerinden uzaklaştı” denildi.
“Altı Ok’la simgelenen ideolojik yapısına ters düştü” denildi.
Bu ve benzeri söylemler parti içinden de geldi parti dışından da.
Sonuçta seçim yenilgileri de eklenince bir değişim rüzgârı estirildi. Ama altı doldurulmamış, nasıl tanımlandığı bilinmeyen, yönü net olarak belirli olmayan bir rüzgâr.
Yani değişim demek CHP’nin özgün haliyle, kurucu değerleriyle bütünleşmesi midir, yoksa bambaşka bir yöne çekilmesi midir?
Ya da Altı Ok’un 1927, 1933 ve 1937 kurultaylarında biçimlendiğini, son şeklini aldığını ve sonuçta anayasanın ruhuna yerleştirildiğini düşünürsek, CHP’nin 1930’lardaki dönemine sadakati mi sorgulanmaktadır?
Özet olarak değişim rüzgârıyla bu konuda yapılan açıklamalar hem çok net değildir, hem de yeterli değildir.
* * *
Tüm bunlara karşın CHP’nin ülke için tarihsel bir sorumluluğu vardır.
Bu nedenle iktidardaymış gibi bir sorumluluk duymalı, iktidardaymış gibi sorumluluk üslenmelidir.
Ama bunun için, öncelikle her şeye hayır demeyi bırakmalıdır.
Ve de kurultay sürecinden alınacak yüksek bir moral ile iktidardaymış gibi sivil bir anayasanın önünü açmalıdır.
Yani Cumhuriyet 1982 darbe anayasasından kurtulmalı, ikinci yüzyılına gerçekten sivil bir anayasa ile girmelidir.
Ve de özellikle bilinmelidir ki, CHP çok tartışılıyor ise ondan Türkiye siyaseti için önemli şeyler beklendiği içindir.