Duymayan, bilmeyen yoktur. Doğru olduğunu bildiğimiz için yeri geldiğinde aynı sözleri yineleriz. Gittiğimiz yeni bir çevrede, dostluk kuracağımız kişilerle tanışırken bu öğüt aklımıza gelir. Yapacağımız en küçük bir hatanın bedeli ise çok ağır olur.
Bazı kişiler, karşısındaki insanların önce güvenini kazanır. Günü geldiğinde, eline fırsat geçtiğinde onun mal varlığını kazanır. Dost kazığı denilen kayıplar genellikle uzun bir zaman diliminde karşımıza çıkar.
Bizden önceki dönemlerde yaşayan büyüklerimiz yaşadığı acıları anlatır. Deyimlerle, atasözleriyle bizleri uyarmaya çalışırlar. Yeri geldiğinde çevremizdeki hayvanların genel davranışlarını verecekleri öğütlerle bütünleştirirler. Tilki kurnaz, keçi inatçı, büyük baş hayvanlar ise adı üstünde “maldır”.
Anımsayabildiğim örnekleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım:
Eğer bir kartalla arkadaş olursanız göklerde dolaşırsınız. Onun gibi korkusuz olursunuz. Gözleriniz keskindir. Zekanızla birlikte yeteneklerinizi kullanıp; et ile karnınızı doyurursunuz.
Eğer bir koyun veya keçi gibi olursanız keçi gibi inatçı değilseniz, koyun gibi aptalsınız demektir. Yaz aylarında otla, kışın ise samanla beslenirsiniz.
Çevrenizde Akbaba gibi görünüyorsanız bulunduğu ortamda değeriniz yoktur. Leşle beslenmek zorunda kalırsınız.
Eğer bir kargayla dostluğunuz varsa destan yazar gibi yazmaya gerek yok. Ömür boyu sabah kahvaltısıyla başlayıp tadı aynı olan, sadece sizin için besin değeri olan bilmem neyle beslenirsiniz!
Daha fazlasını yazarsam benimle birlikte gazete yönetiminin başı derde girer!