‘Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım’ deyimini yeri geldikçe dilimizden düşürmedik. Bebekler, ilk kez biberonla içtiği sütün tatlı olmasını sağlayan şekerle tanıştı. Ömür boyu tatlı yiyeceklerden vazgeçemez oldu. Yemek yerken, sıcak, soğuk bir şeyler içerken ağzının tadını bozmak istemedi.
Üretim basitleşti, ürün miktarı arttı. Yıllar boyunca şeker kamışıyla birlikte şeker pancarı üretimde ağırlığını korudu. Çok tartışılan bir konu olan NBŞ (nişasta bazlı şeker) üretim girdilerinin az olması nedeniyle tüketimi inanılmaz bir hızla artıyor.
Aslına bakarsanız tükettiğimiz birçok üründe az ya da çok doğal şeker bulunuyor. Bal arıları Aşık Veysel’in deyimiyle her çiçekten bal yapıyor. Doymak bilmeyen insanlara doğal besinlerle elde ettiği şeker yetersiz kaldı.
Daha çok üretim; ancak daha çok tüketimle uzun süreli olarak varlığını sürdürebilir. Farklı gıda ürünleri üreten işletmeler, gerekli olmasa bile ürünlerinde şeker kullandılar. Tüketim arttı, onlar kazançlı çıktı.
Doğal olmayan gıdalar, ürünlere katılan katkı maddeleri yeni hastalıkların kaynağı oldu. İnsanlar daha az hareket ediyor, çeşitli nedenlerden dolayı sağlıksız besleniyor. Sonuçta ömür boyu bir türlü kurtulamadığı hastalıklarla tanışıyor. Zamanla yarışanlar daha çok para kazanabilmek için sağlıklarından vazgeçiyor. Daha sonra yeniden eski sağlıklarını kazanabilmek için kazandıkları paranın fazlasını harcıyor.
Ne yazık ki bazı hastalıklar ömür boyu insanların yakasını bırakmıyor. Kullanılan ilaçlar, iyileşmek için verilen çabalar yetersiz oldu. İnsanlar hastalıkla birlikte yaşamayı öğrendi. Şeker hastalığı, diğer adıyla diyabet bu türden hastalıklardan sadece birisidir. Tatlı besinleri seven insanların tükettiği her gıda, sonuçta zehir tadına dönüştü. Bu aşamada şekerin yerini tatlandırıcılar aldı. Sağlıklı günlerinde küçük ayrıntılara dikkat etmeyenler, doktor denetiminde ilaçlar kullanıp oldukça katı bir diyet uygulamak zorundalar.
Gıdaların içinde bulunan şekeri yetersiz bulanlar gün geldi, onlardan uzak durmaya başladı.
Son yıllarda dünyanın farklı yerlerinde üretilen bitkiler, meyvesi olan ağaçlar ülkemize getirildi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi şeker otu (stevia) üretimi için 2011 yılında çalışmaları başlattı. Anavatanı Paraguay ve Brezilya olan şeker otunun ülkemizin farklı yerlerinde yetiştirileceği ortaya çıktı.
Kadı kızının bile ufak tefek kusurları varmış. Sıcak iklimi seven yaklaşık yedi yıl ömrü olan bitki ne yazık ki kış mevsimini sevmiyor. Yaklaşık üç yıldır sürdürdüğüm çabalar sonucunda ev ortamında şeker otunu yetiştirmeyi, çoğaltmayı başardım. Çoğaltmak için farklı yöntemleri denedim. Küçük saksılarda yetiştirdiğim fideleri şaşırma yoluyla büyük saksılara almaya başladım.
İnternet ortamında şeker otunun kullanımıyla ilgili bilgiler var. Bunun yanı sıra elbette olumsuz yanları var. Ülkemiz içinde yeni olan şeker otunu kullanmadan önce mutlaka doktora danışmak gerekir. Azı karar çoğu zarar anlayışından hareketle doktor onay verirse çok az bir miktarda kullanılması sağlığımız açısından uygundur.
Şeker hastalığı olmayanların da kullanabileceği tatlandırıcı bilinçli tüketicilerin vazgeçemeyeceği bir ürün olacaktır.