A Milli Kadın Voleybol Takımı tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonu oldu.

Bu, takım sporlarında alınan en büyük başarıydı.

Belçika’nın başkenti Brüksel’de Sırbistan'ı 3-2 yenen Türk Kadın Milli Voleybol Takımı kupayı aldı.

       Takımın başarısı kuşku yok ki tüm Türkiye’yi sevince boğdu. Ne var ki bu sevinç ve mutluluğu sindiremeyen bazı kesimler de vardı. Siyasal İslamcı diyebileceğimiz bu kişiler, özellikle sosyal medyadan, başarılı oyuncu Ebrar Karakurt’un yaşam tarzı üzerinden inanılmaz bir karalama kampanyası yürütüyorlar.

       Ebrar, trollerin hedefi durumunda, oyuncunun yaşam tarzına saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Asıl işin bizi ilgilendiren tarafı Ebrar’ın işindeki başarısı, takımın başarıya ulaşmasındaki gayreti ve söylediği şu sözlerdir; “Biz Türkiye’yiz, biz şampiyonuz. Tribünlerde ve ekran başında sizler, sahada biz! Birlikte savaştık ve kazandık. Bu şampiyonluk güzel ülkemiz için… Avrupa’nın en büyüğü Türkiye’dir.”

       Buna rağmen “Keşke Sırbistan kazansa da Ebrar’a söyleyecek sözümüz olsa” diyen bir kesim var. Sosyal medyada Sırbistan Milli Takımının fotoğraflarını paylaşan troller var. Gece boyunca uykuları kaçtı. Şaşırmıyoruz, bunlar “Keşke Yuna galip gelseydi” diyen zihniyetin devamı.

       Bunlar göğsünü gere gere ben Türk’üm deme söyleminden yoksundur. Oysa Ebrar takım olarak Türk bayrağını göndere çektirmekle kalmadı, sevinç gözyaşları içinde İstiklal Marşı’nı da söyledi.

       Bunların zihniyetinde kadın, erkeğin 4 eşinden birisidir. Kadın mı? “Eksik etek… Karnından sıpa, sırtından sopa eksik olmayacak”, yolda yürürken erkeğinin bir adım gerisinden gelecek, toplum içinde gülmeyecek, hamileyse sokağa çıkmayacak. “Saçları açık kadın perdesiz eve benzer”…Hangisini sayalım? İşte yobazın kadın tipi. Kişiliğini bulan ve kendisi olan kadın düşmandır. Şair Nazım Hikmet ne demişti bunların kadına bakışına; “Soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen” insan modeli.

       Ebrar’a irili, ufaklı pek çok saldıranlardan birisi de sosyal medyada Abdülhamit Denge adında bir trol. “Müslüman Türk Milleti olarak sana tahammül etmeye devam ediyoruz” diyor.

       Büyük olasılıkla Abdülhamit takma ismi. Haliyle Ebrar’ın yanıtı yerinde ve anlamlı; “Boş yapma Abdülhamit”. Adını Abdülhamit koyduğuna göre, başka ne diyecekti. Ahmet mi, Mehmet mi? deseydi.

       Saldırılar “Vay Abdülhamit’e dil uzattı” üzerinden iftira ile devam ediyor. Doğrusu yalan ve iftirada bunların eline kimse su dökemez.

       Sevr Antlaşması yırtılarak, Lozan Antlaşması ile ülkenin tapusu alındı. Oysa bunlar; “Lozan hezimettir” dediler. Bakın konuyu nasıl çarpıtıyorlar?

       1911’de İtalyanlar Trablusgarp’ı işgal ediyorlar. Arkasından 12 adaları işgal ediyorlar. Abdülhamit donanmayı Haliç’te çürüttüğü için, işgale karşı koyamıyor. Yine Lozan’ın  küçük bir köyünde Uşi Antlaşması imzalanıyor. Buna birinci Lozan antlaşması da denir. Bile bile çarpıtarak “Adaları Lozan’da verdik ve Lozan hezimet” derler.

       24 Temmuz 1923’de Lozan’da yaptığımız anlaşma ile Uşi (Birinci Lozan) antlaşmasının hiçbir ilgisi yok. Koskoca Lozan antlaşmasını bilinçle hezimet sayanların, trol Abdülhamit’le, Padişah Abdülhamit’i birbirine karıştırıp, bir anlam çıkarmalarına şaşırmamak lazım.

       Bitmeyen saldırılar sonrasında Ebrar kapak olacak yanıtını veriyor, acaba ne kadar anladılar; “Zirvedeyim sesinizi duyamıyorum… Boş yapma Abdülhamit.”

       Çekemeyenleri çileden çıkaran elleriniz dert görmesin kızlar. Alkışlıyorum.