1950’de çok partili düzene geçtiğimizden beri yükselen gerici dalga son yirmi yılda ırkçı-faşist ögeleri de yedekleyerek zirveye çıktı. Zirvede bulunmanın verdiği iktidar/hükmetme sarhoşluğu yaşıyor.
Aşamalı olarak kentsoylu anayasalarla yönetildik. Bu anayasalar nisbi demokratik hak ve özgürlükleri içeriyordu. Zaman zaman ileri ögelere de yer vererek (1961 Anayasası) ama çoğunlukla budaya budaya leylekten serçeye dönüştürerek, toplumu baskıcı maddeleriyle yönetmeyi de bir tarafa bırakarak, doğrudan otoriter bir tek adam yönetimine geçmiş bulunuyoruz. Olan ‘biz yaptık oldu’ mantığının hayata geçirilmesidir.
Çoğunluğu arkasına alan iktidar ortaklığı anayasayı tamamen askıya almış, anayasa kararlarını yok saymış, kendi görüşlerine yakın olmayan, ortaya çıkan haksızlıkları kınayan ve hak arama çabalarına girişenleri, bu girişimlere destek veren aydın yazar, şair, sanatçı, hukukçu ve siyaset insanlarını korku çemberine hapsederek yıllardır susturmaya çalışıyor.
Dağlarımızı kele çeviren maden şirketlerine, zeytinlikleri iş makineleriyle sökerek köylüyü üretemez hale getiren şirket faaliyetlerine, üretimi durduran her türlü çalışmaya destek çıkmayla belirginleşen haksızlıklar artık dayanılmaz bir aşamaya geldi. Bu ve benzeri hak arama girişimleri Gezi protestolarında kendini gösteren ve devam eden tavırlar engellenmeyle karşı karşıya.
Bütün bu protesto eylemlerinin destekçisi hukukçu Can Atalay iktidar çevrelerince “terörist” ilan edilerek gözaltına alınmış, haksız yere tutuklanmış, hakkında Anayasa Mahkemesi kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar olmasına karşın serbest bırakılmamıştır. Üstelik 14 – 28 Mayıs 2023 tarihlerinde sonuçlanan seçimde milletvekili seçilmesine karşın...
Bir garabet yaşıyoruz. Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmamasına karşın, tam tersine serbest bırakılmasının zorunluluk olduğu karar altına alınmasına karşın içerde tutulmaktadır. Bu yetmiyormuş gibi milletvekilliği de düşürüldü, meclis çoğunluğuyla. Yapılan işlemler zincirleme olarak birbirini etkileyen haksızlık, hukuksuzluk işlemleridir.
Bu uygulamalarla en ufak hak arama, haksızlığa karşı çıkma eylemi “terörist” suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor. Böylesi tavırlar kabul edilemez. C. Atalay’ın vekilliği iade edilmeli ve Hatay halkının oylarıyla seçilmiş bir vekil olarak TBMM’de yerini almalıdır. Haksız, hukuksuz uygulamaya son verilmelidir.
1 Şubat 2024