“Süper izin” yasası ile doğa kaybediyor, rant kazanıyor. Geçmişi binlerce yıla dayanan, barışın, direncin, bilgeliğin sembolü zeytin ağacının nihai sonu bu mu olmalıydı? Zeytinden daha kıymetli ne olabilir? Altın. Zeytin ne işe yarar? Yersin gider, altın ise yenmez, içilmez, bankalara gider, ceplere girer, süs eşyası ya da takı olarak kadınların boyunlarına, bileklerine takılır. Zeytin nere? Maden nere?

TBMM’den “Süper İzin” yasası komisyondan geçti. Kutlarız! Artık zeytinliklerin kaderini ÇED raporu belirlemeyecek. Hızlı ve süper yatırım planlarına emanet. Hızlı kalkınma, hızlı kesme, hızlı yok ediş. Artık imar planları ile, çevre değerlendirmesi ile vakit kaybetmeyeceğiz. Söz konusu madense zeytin ağaçlarını kes gitsin! Orman denk geldiyse, yak gitsin! Önünde su kaynakları varsa kurut gitsin! Orman da ne ki sanayinin dişlileri arasında ufalanmaya hazır, kurbanlık koyun gibi.

Zeytin ağacı; rivayete göre Nuh Tufanı sonrası, gemiye barış müjdesini getirmiş. Fakat bize barış değil baraj lazım. Zeytin ve zeytin yağı mı lazım? İthalatçılık ne güne duruyor. Toprağın altındaki maden, üstündeki candan daha kıymetli. Her canlının da bir değeri vardır. Dağlarda öten kekliğin, bıldırcının metrekare başına ederi nedir ki? Bal arısı vızıldar durur. Borsa da işlem görüyor mu? Görmez, o zaman herkes sesini kesip oturacak mı?

Neymiş efendim zeytinin dalı, yaprağı, gövdesi hakkın da birde kültürel geçmişi varmış. Kültür dediğin şeyin yatırım borsasında ederi nedir ki? Zeytin bereket ağacıymış. Doğal yaşam artık köylülerin değil, şirketlerin elinde. İsterseniz artık bereketimizi de özelleştirin. Zeytin ağacının ömrü bin yılı buluyormuş. Bize kısa vadeli karlar lazım kim bekler bin yılı. Ağaçlar kalıcı, madencilik geçiciymiş. Bizim akıl ve mantık geçiciden yana çalışıyor. Sonra; sonrası kalır toprağın ölüsü posası.

Çevreciliğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Sonra o madeni alınmış topraklara ağaç da dikeriz. Hem de ağaç dikme törenleri yaparak tabi üç yüz yıl ot biterse o siyanürle yıkanmış topraklarda. Ağaç diker tören yaparız, bir elimizde testere, diğer elimizde fidan. Bizde her şey törenseldir. Şimdi törenle güzelim zeytinlerin cenaze namazını kılma zamanı. “Süper izin” çıktı nasıl olsa.

Unutmadan zeytinin diğer nimetlerini de sayalım isterseniz. Doğal yaşama katkısı, kuraklıkla mücadelede ki yeri. Toprağı tutuşu, erezyonu önleyişi, biyoçeşitliliği (bir alanda bulabileceğimiz yaşam türleri) koruyuşu. Ne var ki bunlar bizim yatırım, rant kataloğun da önemsiz detay. Bize çevre değil, kısa vadeli çare lazım. Onun için zeytin katliamına “Süper izin”

Sözün özü; Bu yasa zeytincilikte ve çevre korumada bir dönüm noktasıdır. Toprağı, doğayı, zeytinciliği önceleyen değil. Bunları öldüren ve siyanürlü toprağa gömen bir uygarlığın yok oluşudur. Bu yasa doğa katliamında bir milattır. Kısa vadeli rant uğruna, zeytine, doğaya, tarıma “elveda” deme yasasıdır. Gerçi “zeytin inatçıdır kolay ölmez” denir ama “Süper izin” yüksek teknoloji, bırak ölmeyi doğduğuna pişman ediyoruz zeytinleri. Bir yerde maden çıkıyorsa vicdanı gömmek lazım. Bu yasa ile onu yapıyoruz.

Ey insanoğlu zeytin bizden önce de vardı. Yüce, gönüllü, bereketli, insanlığı besleyen, barışı simgeleyen kutsal ağaç. Onu yok ederek tarihe “doğa katliamcısı” olarak geçme.

Zeytinlere kıymayın efendiler.