Alman Hastanesinde tutsaklar üstünkörü bir muayeneden geçirilerek tamamı malül; yani, zayıf, hasta yaralı gibi gösterilerek, ülkelerine dönüşleri kesinleştirilmiş olur. Diğer işlemlerin de tamamlanmasından sonra Avrupa üzerinden ülkelerine dönüş için trenlere bindirilip yola çıkarılırlar.

Kısaca; yaşadıkları yeniden gözlerinin önünden geçer Arif dedemin:

(*)3 “Seferberlik buyruğu üzerine,  dört yıl önce, tam 128 kişi çıkmışlardır Çorum’un Çıkrık köyünden. Amasya’daki eğitimin ardından, yürüyerek 33 günde ulaşmışlardı Erzurum’a. Oltu, Bardız, Narman… 

Ruslarla ilk silahlı çatışma… 

Ardından, Allahüekber Dağlarında 10. kolordunun onda dokuzunun kar şehidi olmaları. Sarıkamışa yaralı bereli hasta olarak ulaşan az sayıda askerlerin de ttutsak düşmeleri. Bu onlar için ölümden de acı bir şeydi. Tutsakların çoğu trenlerin hayvan vagonlarında sıkış tıkış aç, susuz ve perişan bir biçimde tutsak kamplarına götürülmüşlerdi. Onlardan kimler öldü, kimler kurtulabildi, bilmiyordu.

Derken; akrabası Ulabalım Hakkı, köylülerinden Usta Mustafa, Kara Hüseyin, Zürey’in Şakir, Süleyman ve diğerleri düştü aklına. 

Onların sonu hakkında da hiçbir bilgisi yoktu.  

Düşünceleri daldan dala sekiyordu bir kuş gibi. Birden, sevdiği, sevdalısı Şura düştü aklına…” 

Arif dedem grubundaki arkadaşlarıyla 1918’in Eylül başında Avrupa üzerinden Anayurda kavuşmayı başarır.

O; Yemen, Çanakkale, Sarıkamış Cepheleriyle Kurtuluş Savaşı’ndan sağ dönmeyi başaran birkaç savaş gazisinden birisidir köyümüzde.  

Romanın kahramanı dedem Arif Çavuş

Köy Enstitülü öğretmen ağabeyim Mehmet Gündoğar, 1950’li yılların başında öğretmen olduktan sonra, Arif dedemin anılarının bir kısmını yazarak; 30 daktilo sayfası tutarında bir anı dosyası oluşturmuş, ötesini yazma fırsatı bulamamıştır. 

Ben yine de ağabeyimin yazdığı notlardan büyük ölçüde yararlandığımı belirtmeliyim. Ayrıca, kitaba, “Yararlandığım Kaynaklar” listesine aldığım tarihi, anı ve roman türündeki otuzu aşkın kitaplardan da Sarıkamış Faciası konusunda bilgilenmeye çalıştığımı belirtmeliyim. Ondan sonra da birikimlerimin ışığında oturdum; Arif ve 

Süleyman dedemle ilgili on beş yıllık düşüm olan bu anı romanımı gerçekleştirdim. 

Bu romanımı başta Arif ve Süleyman dedelerim olmak üzere; bu toprakları kanları ve canları pahasına savunup bizlere yurt olarak bırakan tüm şehitlerimizin, ölmüş gazilerimizin ve Türkiye Cuhhuriyetimizi kurucusu eşsiz ve büyük bir deha olan ulu önderimiz Atatürkümüzün ruhlarına adıyorum. Ruhları şad, yerleri cennet olsun...