Bazen hayatımızı daha iyi yaşayabilmemiz için zorlu bir karar verme sürecinden geçmemiz gerekebilir.

Hayatımız, kendi değişim süreçlerimize göre küçülür ve büyür.”

– Anaïs Nin

Alacağımız kararlar belki bir süre için zorluk yaşamamıza neden olabilir. Ancak hayatımızı istediğimiz şekilde yaşayabilmemiz ve yeni bir başlangıç yapabilmemiz için bence bunu göze almaya değer…Buna en iyi örnek te bir kartalın yeniden doğuşudur.

Kartallar, kuş türleri içinde en uzun yaşayan canlılardır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40_a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir.

Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır.

Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal, gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

Peki gerçekten hayat 40’ından sonra mı başlar? Yoksa giden gençliğe inat bir direnişin simgesi midir?

Yaş 35 yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün.." der, usta şair Cahit Sıtkı Tarancı.

Fakat bir de daha iyimser bir bakış açısı var dillere pelesenk olan..

"Hayat 40’ından sonra başlar"

"Kırk sayısı tılsımlıdır. Boşuna değil, Nuh Tufanı’nın kırk gün sürmesi. Tufanda sular her yeri kapladı, ama aynı zamanda bu topyekûn yıkım, birikmiş tüm kirleri sildi ve hayata taze bir solukla başlama fırsatı verdi. İslam tasavvufunda kırk sayısı, bir mertebeyi aşmak için sarf edilen zamanı, manevi uyanışı temsil eder. Bilincin dört temel safhası vardır. Her bir safhanın on derecesi mevcuttur ki toplamda kırk eder. Hazreti İsa, kırk gün kırk gece çölde çile çekti. Hazreti Muhammed peygamberlik çağrısını kırk yaşında işitti. Buda, ıhlamur ağacının altında kırk gün tefekküre daldı. Ve tabii bir de “gönlü geniş ruhu gezginlerin kırk altın kuralı”nı unutmamalı.

Kırk yaşında insan hayat karşısında bambaşka bir vazife üstlenir, enerji halesi değişir. Kırk, ihtimallere ve tesadüflere en açık yaştır. Tesadüfen yepyeni insanlarla tanışır, bilmediğimiz kapıların önümüz sıra açıldığına tanık oluruz. Tesadüflerin tesadüfi olmadığı bilinciyle yürüyebilirsek şayet…

Yaşlanmaya gelince, onu da o kadar dert etmemek lazım. Kırk öyle kudretli bir sayıdır ki yüzümüzdeki kırışıklıklar da saçımızdaki aklar da yanında cılız kalır.

Kırk yaşına basınca, bir çok şeyi tekrar düşünür ve bir çok soru sorarsınız kendinize. İstediğim hayatı yaşadım mı? Mutlu muyum? Hayallerimi gerçeğe dönüştürdüm mü? Ve belki de bu soruların cevapları, sizi bir orta yaş krizine doğru sürükler. Bu yaşlar, düşünme, gerekirse değişme ve olmak istediğiniz insan olup olamadığınızı keşfetme zamanıdır.

Kendinize olan saygınız artar

Zararlı insanlardan uzak durursunuz

Bedeninizi kabul edersiniz

Hayatınızın istediğiniz gibi olup olmadığını yeniden düşünürsünüz

Başkalarının sizinle ilgili ne düşündüğünü pek umursamazsınız

Sizi sevmeyen kişilerden kurtulmayı öğrenirsiniz

Gerçek dostların kim olduğunu anlarsınız

Neredeyse hiçbir şey sizi utandırmaz

Hayallerinizi gerçeğe dönüştürmeye çalışırsınız

Düşündüğünüzü söylersiniz

Şu anın değerini öğrenirsiniz

Neredeyse her sorunun bir çözümü olduğunu bilirsiniz

Kendinize gülersiniz

Hayatınızın en güzel aşamasında olduğunuzun farkındasınızdır.

“Zamanla, birisinin elini tutmakla, ruhuna zincir vurmak arasındaki ince farkı öğreniyorsunuz.”

– Jorge Luis Borges

Sevgiyle kalın..