Geleceğe değil biraz geçmişe yönelir, arkanıza bakarsanız gerçek hikayeleriniz acaba inandırıcı olabilir mi?
Misal:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, geçmiş bürokratik yaşamında nokta kadar arızasız biri olması gibi…
Bürokrat…
SSK eski Genel Müdürü vs.
Sonra siyaset…
Dosyalı-belgeli ispatlı kucağındaki yolsuzluk dosyaları ile siyaset sahnesinde arz-ı endam etmesi…
Geçmişiyle değil, geleceğiyle sorunlu…
Nedeni, masayı paylaşmak zorunda olduğu beş ortak var…
Kılıçdaroğlu dışında, gerçekten “beş benzemez” gibi duruyor bu ortaklar…
Geçmişlerine dönük hiçbir hikayeleri yok.
İyi Parti Lideri Meral Akşener’in geçmişe uzanan hikayesi ise “alacalı” sayılır…
Rahmetli Türkeş’ten, Devlet beye uzanan “ortak zemin” siyasetinde rol alması…
Sonu mahkemede biten Yeni Parti’yi kurma hikayesi…
Diğer dört partiye değinerek zaman kaybetmek istemem.
Eski, yani bir anlamda “Kuyruk partileri” dense yeri…
“Rağbet olsa Hergele Meydanına nur yağar” cinsinden..
Geriye ne kaldı?
6 partinin uzman kadrolarının hazırladıkları geleceğe yönelik metinler-taslaklar ve yapılacak işler listesi.
Bir de “altısı bir yerde” yenilen tantanalı akşam yemekleri ve derin muhabbetler..
Ortada görünen ve bizleri düşündüren herhangi bir ortak “ideolojik denge” arayışı yok.
Umut veren, elle tutulan, halka mal olacak bir umut sloganı yok.
Sayısal eşitlik yok, ortaya konmuş uyumlu bir manifesto yok.
Sadece “parlamenter sisteme kesin dönüş” demekle olmuyor.
Evet…
Ekonomide son düzlüğe çıkışa yönelik umut veren bir tarih işareti ve soluk aldıracak bir final heyecanı da yok.
Evet, masa “Altı Ayaklı”…
Altılı Masanın üstündeki sorunlar ise “kırkayak”lı gibi duruyor.