Türkler ve Araplar.

Birbirleriyle taban tabana zıt iki ulus.

İki ulus arasında dağlarca fark vardır.

Daha doğrusu vardı.

Bizi de kendilerine benzettiler.

Araplar eşlerini (anlamı apış arası demek olan) “avrat” diye çağırır.

Oysa Türkler “hanım” diye seslenir eşine, yani evimin sahibi demek olan “hanım” sözcüğüyle seslenir…

İşte aradaki fark.

*    *    *

Bir başka yanlış bilinen, yanlış empoze edilen sözcük de, “Rabia” sözcüğü…

Rabia, Arapça ’da “dördüncü” demektir.

Rabia öyle sanıldığı gibi kutsal ve anlamlı bir ad değildir.

Çünkü Arap kültüründe kız çocukları insandan sayılmadığı için, kızı olanlar, kızlarına isim vermez numara verirlerdi.

Vahide örneğin.

Vahide isim değildir, birinci demektir.

Yani ilk doğan kıza verilen numaradır.

Saniye örneğin.

Saniye de isim değildir. İkinci demektir.

Yani ikinci kızı olana verilen numaradır…

Selase ve Bite isimleri de üçüncü demektir.

Yani üçüncü doğan kızlara verilen numaradır…

Rabia da dördüncü demektir, dördüncü doğan kıza verilen numaradır.

*    *    *

Oysa bizimkilerin hayal dünyalarında bu konularda üretilen bilgiler çok farklı, doğruluk payları yok denecek düzeydedir.

Örneğin Rabia sözcüğü…

Softa takımı “Rabia” sözcüğünün anlamını bizimkilere, bilinçli olarak yanlış anlatmışlardır.

Rabia sözcüğü bizlere anlatıldığı gibi kutsal ve dinsel içerikli bir sözcük, bir ad değildir.

Ya nedir?

Arapların, insandan saymadığı, dolayısıyla isim vermeye gerek görmediği kız çocuklarına (tıpkı otomobillere takılan plakalar gibi) taktıkları numaradır.

… …

Dünya kurulduğundan beri kız çocuklarını diri diri toprağa gömen kültüre sahip tek millet Araplardır...

Bunun esas sebebi ise; tefecilik yapan, fahiş faizlerle verdikleri paraları ödeyemeyen kişilerin kızlarına, karılarına el koyup pazarlayan insafsız ve ahlaksız, Arap egemenlerinin eline düşmesinden korkan Araplar, yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek bu akıbetten koruduklarını zannederlerdi.

Peki o çağlarda Türk’ler nasıldı?

Türk’ler kız çocuklarına, hatunlarına değer veren, onları önemseyen, insan yerine koyan, komutanlar ve hakanlar gibi yetiştiren tek tanrılı dine mensup bir milletti.

Ve insan hakları açısından da çağdaş kültürün örneklerini vermiş önder uluslardandı.

Eski Türkçe ’de “namus” sözcüğü yoktu, çünkü namussuzluk nedir bilinmezdi !

Türk geleneğinde kadın; arkadaştı, kadın anneydi, kadın sevgiliydi, kadın tek başına bir devletti.

Ne zaman ki Türkler Müslüman oldu, Arap kültürü geldi; kadın, kadın olduğuna bin pişman oldu!

Kadın dövmek, kadını horlamak Türklerin Arap kültürüyle tanıştıktan sonra başlayan bir olaydır.

Eski Türk kültüründe ve de örfünde kadın her zaman el üstünde tutulurdu.

Cengiz Han’ın eşi için söylediği şu söz her şeyin özetidir.

Cengiz Han’ın “Ben sizin Han’ınızım, bu da benim Han’ım” sözleriyle dilimize yerleşen “Hanım” sözcüğü de bunu göstermektedir !

Yani Türk gelenek ve görenekleri içinde Araplarla yakınlaşmanın bozamadığı tek Türk geleneğinin; evin hanının kadın olmasıdır.

Nokta.