Cumhuriyetle mayası atılan laik ve demokratik bir Türkiye’nin oluşum süreci, Sosyalist Blok’a karşı “yeşil kuşak projesi” ile yolundan saptırıldı.

Pompalanan Sovyet tehlikesine karşı ülke, ABD ve NATO üsleriyle dolduruldu.

Anadolu erenlerinin asırlarca hoşgörü tohumu ektiği bu topraklarda, ne yazık ki bazı güçler tarafından farklılıklar kaşındı, zihinlere kin ve nefret tohumları ekildi, birbirini kabul etmeyen inanç grupları yaratıldı.

-Bu oluşumlara karşı milli tepkileri yükselen gençlik ise imha edildi.

-Ülke inanç kamplarına bölündü. Sünni Alevi’ye, Alevi Sünni’ye düşman edildi.

-Şartların oluşturulduğu yerlerde büyük katliamlar yapıldı.

Ve öyle bir ülke olundu ki, neredeyse yılın her ayı, yaşanmış toplu bir felaketi, yaşanmış toplu bir katliamı hatırlatır oldu.

Ve de darbelerin yol taşları bu katliamlar üzerine inşa edildi.

Çünkü sorun, Batı emperyalizmine karşı yükselen milli uyanışın bastırılması, eritilmesi, yok edilmesi idi.

Nitekim Maraş katliamı, Çorum katliamı 12 Eylül’ün kilometre taşları olmuştu.

***

Temmuz ayı ise bu felaketlerin yaşandığı en kanlı bir ay oldu.

Çünkü Temmuz ayı, daha derinlerde bir acıyı, sürekli sıcaklığını koruyan ve asırlarca bu toplumun zihinlerine kazınmış, zaman zaman dışa vuran bir acıyı hatırlatır bu topluma.    Çünkü her Temmuz, yaşanmış büyük kanlı felaketlerin unutulmayan sıcaklığını yaşatır bu topluma. 

2 Temmuz'da 1993 Sivas katliamının,

4 Temmuz'da 1980 Çorum katliamının,

5 Temmuz'da 1993 Erzincan Başbağlar katliamının sıcaklığı, yeniden yeniden yaşanır bu ülkede.

Ama bugüne kadar, toplumsal bir yüzleşme olmadı bu felaketlerle

Ve de bugüne kadar, devlet yüzleşmedi bu felaketlerle, bu felaketi yaşayanlarla

***

İşte 12 Eylül darbesinin kilometre taşı olan Çorum katliamı:

27 Mayıs 1980 günü Bakan Gün Sazak'ın öldürülmesi, istenen fırsatı yaratır. 28 Mayıs'ta ortam provoke edilir. Alevi-Sünni kavgasının fitili ateşlenir.

Bir ay boyunca süren olayların final günü, 4 Temmuz 1980 Cuma günüdür.

Resmi rakamlara göre 57 ölü, 200'den fazla yaralı, 300'den fazla yakılıp yıkılan ev ve işyeri, yüzlerce ailenin iç göçü, onlarca ailenin dış göçü...

Bakın, o günün yani 1980'in Çorum Savcısı Ertem Türker ne diyor:

Yeterince önlem alamadık. İdareciler aymazlık içindeydi. (...) Olaylar 'Çorum'a geliyorum' diyordu. (...) Çorum, silah tüccarlarının oyun sahası olmuştu. Aynı silahla sağcı da öldürülüyordu solcu da. Birkaç silahı tespit ettim diyordu dönemin savcısı Ertem Türker.

***

İşte telafisi çok zor olan, bu ülkede derin yaralar açan Sivas Katliamı:

Yani bu toplumun asla unutamayacağı, herhalde telafisi en zor olan ve de en büyük acının yaşandığı bir felakettir bu katliam

O gün; yani 2 Temmuz 1993 günü, Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında, Madımak Oteli’yle birlikte içinde çoğunluğu Alevi kökenli 33 yazar, ozan ve düşünür yakılmıştır. 

Ve o gün; bu toplumun vicdanına, bu toplumun inanç dünyasına en büyük hançer saplanır olmuştur.     

Ve ne yazık ki, yargılama süreci ve verilen cezalar toplum vicdanını tatmin etmemiş, kanayan bir yara olarak kalmıştır.

*** 

Ve Sivas katliamının intikamı gibi sunulan Başbağlar Katliamı:

Başbağlar, Erzincan ilinin Kemaliye ilçesine bağlı, Tunceli sınırına yakın ve de Sünni halkın yaşadığı bir köydür.

Sivas katliamından 3 gün sonra, yani 1993 yılının 5 Temmuz akşamı köy baskına uğrar. 33 köylü kurşuna dizilir. Okul ve camiyle tüm evler yakılır.

20 kişi gözaltına alınır. 18 kişi beraat eder. Örgütsel ilişkiden 2 kişi mahkûm olur.

Diyebiliriz ki, Sivas'ta Alevileri hedefe koyan derin irade”, Başbağlar’da Sünni katliamına imza atmıştır. Amaç, kitlesel Alevi-Sünni çatışması yaratmaktır.

Nitekim bu davanın yargıçlarından Şakir Kadıoğlu diyor ki:

Katliamdan dolayı tutuklananların olayla hiçbir ilgisi yoktu. (...) O davada hiçbir sanık suçlu değildi. Peki, kimler getirildi mahkemeye? Aleviler! Tunceli'de tırpancı olarak tabir edilen bölgenin Alevilerinden yakaladıkları bazı kişileri çıkardılar. Başbağlar davası Türkiye'nin hukuk tarihinde bir yüz karasıdır. Yazıktır, günahtır.”

*** 

İşte bugün:   

Artık bu ülkenin Alevi'si de Sünni'si de yaşanmış ve yaşanabilecek bu olaylara dur diyebilmelidir. 

Çünkü:  

Çorum katliamı ve Sivas katliamı; Çorum'da ve Sivas'ta, Alevi halkın kalbine saplanmış bir hançerdir.

Başbağlar katliamı; Başbağlar'da, Sünni halkın kalbine saplanmış bir hançerdir.

Aslında bu katliamlar; hem Alevi hem de Sünni halkın, yani bütün toplumun kalbine saplanmış birer hançerdir.

İşte bu hançeri, birlikte çıkarması gereken ise hem Alevi'dir hem de Sünni'dir