13 Kasım Pazar günü İstiklal Caddesi’nde meydana gelen terör eylemi toplumu derinden sarsmıştır. Yankıları da hız kesmeden devam ediyor. Terörden çok çekmiş, tüm toplum kesimleri bu konuda son derece duyarlı. Bu ülkenin bireyleri olarak aklımıza ilk gelen soru “Yine mi?” ve “Ne oluyor?”
Yakın tarihimizde yaşanan “faili meçhul cinayetler” uzun yıllar ülkenin gündeminden düşmemişti. İlk anımsayabildiğim cinayetler ise Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Kemal Türkler, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Necip Hablemitoğlu… Gibi köşemin, sayfaların yetmeyeceği “faili meçhul” siyasal cinayetler.
Genelde ilk bir veya iki kişi yakalanıyorsa da, bunların en uçta kullanılan piyonlar olduğu gerçek. Terör örgütlerinin kökenine inilememesi, siyasilerin deyimi ile “terörün kökünün” kazınamaması bu karanlık güçlere güç ve cesaret veriyor.
Bombayı koyduğu söylenen Ahlam Albashır’ın olaydan saatler sonra yakalanması kuşkusuz başarıdır. Bu yönüyle takdire değerdir. Umardık ve dilerdik ki, her metrekaresi sivil ve resmi polis kaynayan İstiklal Caddesinde bu iğrenç saldırı niyet aşamasında yakalanabilseydi, masum insanların kanı dökülmeseydi.
6 Yurttaşımız haince ve vahşice katledilirken, sorumluların klasik tümceleri toplumun yarasına merhem olmuyor. Bıkkınlık getirir aşamadadır. 1 Kasım 2015 öncesindeki terörü henüz unutmadık! “Oy vermezseniz bombalar patlamaya devam eder!” diye halkı tehdit eden, “Terör olayları arttıkça oylarımız da artıyor” sözleri belleklerimizdedir.
Yeniden “Faili meçhul cinayetler sürecine mi girdik?” diye sormak hakkımızdır sanıyorum. Her terör olayında sorulan klasik sorumuzu sormak istiyorum. Bu terör eylemi, bu korku iklimi, kimin işine yarıyor?
Terör eyleminden hemen sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yurt dışındaki bir coğrafyadan, acele kimin işlediği yönünde PKK-PYD terör örgütlerini işaret eden bir açıklama yapıyor. Sanırım bir taşla dört kuş vurmayı hedefliyor.
*HDP ile 6’lı Masaya karşı söyleyecek söz geliştirmek.
*ABD’ye terör konusunda sert çıkışla, ABD’nin ılımlı yaklaşacağını düşünmek.
*“Yeter artık, suyu bulandırdın” diyerek Suriye’ye savaş ilan etmek. Seçimler üzeri iç kamuoyunda haklı gerekçe oluşturmak. Bir de başarı sağlanırsa oyları çuval çuval götürürüz hesabı.
*”Bakın terörle mücadele ediyoruz” bahanesiyle toplumsal muhalefeti bastırmak.
Terör örgütleri bu tür eylemleri üstlenerek propagandalarını yaparlar. Oysa bu eylemi kimse üstlenmedi. Sanki eylem kimse tarafından sahiplenilmedi gibi duruyor. Terör uzmanların yorumuna göre “Sahiplenilmeyen terör olayları istihbarat örgütlerinin işi olabilir.” şeklindedir.
Olayda pek çok soru işaretleri var. Olay sonrası yayın yasağı kabul edilebilir bir durum değildir. Olayın gerçeğini kitlelere göstermezseniz, yalanı gerçek olarak topluma sunan, çok sayıda fısıltı gazetesi devreye girer.
Şırnak’ta MHP’li Güçlükonak ilçe başkanının da olaya adı karıştı. Düşünün ki bu haliyle muhalif birinin adı karışmış olsaydı yanmıştı. Üstelik Şırnak valiliği sanırsın şahsın avukatı gibi “suçsuzdur” diye açıklama yapıyor. Onu yargının demesi gerekmez mi? İnsan düşünüyor haliyle; ne oluyor?
Oysa CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kasımı bekleyin” sözünden mevcut terörü işaret etti diyecek kadar alçalanlar, Sayın Ekrem İmamaoğlu ile ilgili “yollara saksı koymakla teröre yardım etti” diye ima yaratanlar, şeytanın aklına gelmeyecek çukurlukta sınır tanımamışlardır. Saksılar kalktığına göre anlaşılan artık Beyoğlu’nda terör olmayacak sanırım!
Başka sorularımız da var. İçişleri Bakanının ABD’nin taziyesini kabul etmezken, Cumhurbaşkanı’nın kabul etmesi ne anlama geliyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Terörün dini, dili, ırkı yok. İşte orada 15 yaşındaki bir yavrumuz da şehit oldu. 3-4 yaşlarında bir yavrumuz da yaralandı” dedi. İçişleri bakanı ise “6 terör şehidimiz var” diyor. Böyle denmesini yadırgamıyoruz. Yadırgadığımız durum ise Gar Katliamında katledilenler terör şehidi değil mi? Bu ülkenin insanı değil mi? Onlar neden şehit diye anılmıyor? Neredeyse ölenlere suçlu gibi yaklaşılıyor.
Terörü siyasi yöntem olarak belirleyen örgütler her zaman olmuştur. Terör sıradan insanın aklının ermeyeceği kadar karışık, karanlık, karmaşık ve lanet bir yapıdır. Geri planı uyuşturucu, kara para, kadın ticareti, olağanüstü bir kara para trafiği.
Terör, kara para, uyuşturucu gibi pisliğe bulaşmış kişilerle, bilinçli olarak, fotoğraf veren kamu görevlileri de bu iğrençliğe göz yumuyor demektir.
Seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde, bombalı terör sonrası olayın arkasında kimler var, tam olarak bilmiyoruz, ama kimlerin yarar sağlayacağını tahmin edebiliyoruz.