28 Şubat kumpas davasıyla tutuklu 85 yaşındaki Alzheimer hastası General Vural Avar hapishanede yaşamını yitirdi. General Vural Avar 1 yıl 4 aydır, çeşitli sağlık sorunları yaşadığı halde hapishanede yatıyordu.
12 Mart, 12 Eylül gibi darbeleri yaşamış insanlar olarak, 28 Şubat’ın ne kadar darbe olduğunu iyi biliriz. Darbe görmeyenlere 28 Şubat darbe olarak yutturulabilir. İşin gerçeği 28 Şubat laik cumhuriyetle hesaplaşma davasıdır. Vural Avar’a dava açan savcı ve yargıcın FETÖ terör örgütü suçundan hapishanede olduklarını biliyoruz.
Bir 12 Eylül darbesinin ürünü olan AKP iktidarı, gerçek 12 Eylül darbecilerini hapishaneye atmadı. O gün hayatta olan asıl darbeci Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya tutuksuz olarak, göstermelik gecikmeli yargılamalarla geçiştirilmiş, ölünce de davaları düşmüştü.
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı ve koruması 5 polisi öldüren Mahkeme heyetine de “Sizin sonunuz da Gaffar Okkan gibi olacak sizleri de öldüreceğiz” dediği halde hak ihlali gerekçesi ile Suat Çetin tahliye edildi. Cumhurbaşkanı; Sivas Madımak Otel’de 33 aydını elinde benzin bidonu ile diri diri yakan 85 yaşındaki Ahmet Turan Kılıç’ı affetmişti.
Bu iktidar döneminde daha önce hasta ve yaşlı olduğu için örneğin rahmetli Necmettin Erbakan cezasını ev hapsi ile geçirmişti. Yine bu iktidar döneminde mafya liderleri özel aflarla dışarı çıkarıldı.
Oya Baydar’ın T24’deki yazısı haksız değildir: “Muhalefet bu konuyu üzüntülerini belirterek, hesap soracağız falan diyerek geçiştiremez. Hapishanelerdeki istisnasız bütün hasta mahkûmların tahliyesini, 65 yaş üstü bütün mahkûm ve tutukluların serbest bırakılmasını acil talep olarak yükseltmekle; bununla da yetinmeyip iktidara geldiğinde atacağı ilk adımın bu olacağını taahhüt etmekle yükümlüdür. Mafya babalarının özel aflarla, özel infaz yasalarıyla serbest bırakıldığı, adaletin, hukukun yok edildiği bu düzende hiç değilse vicdanlarınızın sesini dinleyin.”
Türk adalet sisteminin aslında masumu koruyan şefkatli bir yapısı vardı. Mevcut iktidarla o da yok oldu. Yargıçlar vicdanının sesini dinlerdi. Yargıyı siyasallaştıran iktidar, kendi vicdanı ile yargıcın vicdanını eşitledi. Çoğu yargıcın vicdan ve kanaat özgürlüğü ortadan kalktı. Yargı iktidarın sopası olunca, böyle kabul edilmesi güç ve vicdanları yaralayan manzaralar ortaya çıkıyor.
Yine emri iktidardan alan Şehir Hastanesi Sağlık Kurulu’nun Alzheimer hastası ve düşüp kaburgalarını kıran bir insana; “cezasının cezaevinde infazının hayati tehlike arz etmeyeceği” raporunu vermesi ne kadar vicdani, adil ve etiktir?
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde “Korgeneral Vural Avar’ın ölümü, gayri resmi bir idam cezasının infaz edilmesidir!” diyen Örsan K. Öymen’e katılmamak mümkün mü?
Rütbesi ne olursa olsun, yaşlı ve hasta bir insanın hapishanede ölümü ne vicdani, ne hukuki, ne de ahlakidir.
Hem gözü, hem vicdanı kararan iktidar, General Vural Avar’ın ölümünün sebebidir. Türkiye halkı içini acıtan vicdanları kanatan bu olayı unutmayacak. Yanıtını ilk seçimlerde verecek kuşkunuz olmasın. Ne demişti büyük ozan Yunus Emre; “Zulümle abad olanın, ahiri berbat olur.”