Üniversite sınavlarına yaklaşık üç ay kala YÖK, aldığı ucube bir kararla taban puanları kaldırdı. Ne güzel, artık matematik ya da Türkçe testinden 0,5 ham puan alsan bile üniversiteye girebiliyorsun; çalışmana falan hiç gerek yok.

Peki ama bu değişim –hem de sene ortasında- neden yapıldı, şimdi biraz da onun üzerinde duralım.

Bence, ilk ve en önemli neden, her yerde açılan 200’ün üzerindeki üniversiteye gerekli sayıda öğrencinin taban puanları geçip kayıt yaptıramaması ve bu nedenle de kontenjanların boş kalması. Hatırlarsanız, geçen yaz da Cumhurbaşkanının talimatıyla taban puanlar düşürülmüş, böylece de boş kontenjanlar doldurulmaya çalışılmıştı.

Ha, diyeceksiniz ki gençlerimiz kahve köşelerinde okey partileri vereceğine, gidip okusunlar. Belki bir baltaya sap olurlar.

Bu da bir görüş tabii ki. İçlerinden aklını başına alıp toparlanarak bir yere gelenler mutlaka olacaktır. Ancak diğerleri şöyle düşünmekten kendilerini alamayacaklar: “Lisede dört yıl harıl harıl çalışan da kazandı, kitap yüzü açmayan da. Demek ki yeni sistem çalışmayan öğrenciden yana işliyor ve tembeli koruyor. Öyleyse, buradan da bir şekilde mezun olup diplomayı aldım mı gerisi kolay. Bu devirde adamını bulursan aya bile gidersin. Ayarlarız birini, yerleştirir bir yerlere. Ondan sonra da her ay tıkır tıkır gelsin maaşlar…”

Taban puanların kaldırılmasının, bu yönüyle çalışan öğrencinin şevkini kırarken, tembel öğrenciye prim verdiğini ve gençleri tembelliğe teşvik ettiğini söyleyebiliriz.

Bir diğer neden ise, özel üniversitelere öğrenci akışını kolaylaştırmak. “Varsa pulun, herkes kulun; yoksa pulun, dardır yolun.” atasözünde olduğu gibi, verirsin parayı, alırsın diplomayı.

Bu arada, toplam 203 üniversitemizden, dünya üniversite sıralaması yapan 11 sıralama kurumunun 11'inin de listesinde yer alma başarısını gösteren sadece 5 üniversitemizin (Hacettepe, İstanbul, İTÜ, ODTÜ ve Ankara Üniversiteleri) olması hiç mi hiç önemli değil. Bu kararla kalitenin daha da düşeceğini rahatlıkla düşünebiliriz.

Taban puanın kaldırılmasından en büyük darbeyi alacak olan ise devlet liseleri oldu. Çünkü “Orta Öğretim Başarı Puanı” yani öğrencinin 4 yıllık lise döneminde girdiği sınavlarda aldığı notların ortalaması eski duruma göre çok daha önemli hale geldi. Artık öğrencinin 9. sınıftan itibaren okulda aldığı notlar üniversitelere girişte çok daha fazla etkili olacak.

Peki ama bu durumun devlet liselerine yansıması nasıl olur?

Şöyle ki, bu notlar devlet liselerinde özel liselere göre çok daha gerçekçi ve hakkaniyet ölçülerine dikkat edilerek veriliyor. Kısacası, öğrencinin çalışarak hak edip alması gerekiyor. Özel liselerde ise bu iş maddiyata paralel gittiği için yüksek not alması çok daha kolay. Bu nedenle önümüzdeki dönemlerde devlet liselerinden, -özellikle de LGS’de başarılı olup Fen ve nitelikli Anadolu liselerine girmeyi başaran- öğrencilerin, buradaki yüksek not alma güçlüğü ve rekabetten kurtulmak için özel okullara kayacağını tahmin ediyorum. Belki de bu kararın alınmasıyla amaçlananlardan birisi de budur.

Gizli ya da açık, amaçlanan ne olursa olsun bu karardan zararlı çıkacak olan, çalışıp hak ederek bir yerlere gelmeyi amaçlayan başarılı gençlerimiz olacaktır. Şu anda “Niye çalışıyoruz ki, nasılsa bir yerlere yerleşeceğiz.” düşüncesinden kendilerini uzak tutmaya ve kırılan azimlerini yeniden tamir etmeye çalışıyorlar. Beleşten bir yerlere gelmeyi düşünen diğer gençlik grubu ise memnuniyetle ellerini ovuştururken, çalışanlara nanik yapmakla meşguller.

Ne diyelim, haydi hayırlısı…

DÜŞÜNEN SÖZLER:

Sakın oturduğunuz yerden "Allah'ım rızkımı ver" deyip durmayın. Biliyorsunuz ki gökten ne altın yağar, ne de gümüş. Hz. Ömer

Korkak şu soruyu sorar; güvenli mi? Menfaatçi sorar; faydalı mı? Vicdanlı ise şu soruyu sorar: Adaletli mi? Martin Luther King

Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime. Hz. Ali

Aldığımız eğitim ne ise o kadar oluruz. Helvetius

Başarılı olmak için çaba gösterirsen şans seninledir. Tembeller için şans diye bir şey yoktur. MONTESQUİ