Haftayı okur mektubuyla açtık, bir başka okur mektubuyla devam edelim.

Adının dillendirilmemesini istemeyen bir okurum yazmış.

Şöyle başlamış yazısına.

“Sayın Haboğlu,

‘Kavga neden hep İslam Coğrafyasında? (1) ve (2)’ adlı yazılarınızı büyük bir ilgiyle okudum.

Her iki yazınızın altına ben de imzamı atarım.

Her şey ayan beyan ortada iken; her şey, herkesin gözünün önünde olurken; her şey bu denli net iken; niye bunlardan ders çıkarılmıyor da; bu çağda, bu yobaz yaşam tarzına neden çanak tutuluyor; inanın, anlamakta zorlanıyorum.

İşte Batı…

Mutlu, mesut, müreffeh… Ve huzurlu… Ve de uygar… Tıkır tıkır işleyen demokrasileri var… Hak, hukuk, adalet gibi sorunları yok… Yaşadıkları ülkenin her alanında, insanca bir yaşam egemen… Tükettiklerinin üzerinde üretiyorlar… Hemen her konuda uygarlığın doruğundalar… Uzayda koloniler kurma hazırlıkları yapıyor(lar)…

Ve bizim de içinde olduğumuz Doğu Bloku…

Aşsızlık ve işsizlik diz boyu… İnsanlar huzursuz ve mutsuz… Gözlerini açtıkları günden buyana kavganın ve terörün içindeler… Hak, adalet, hukuk sorunları var. Eğitim sorunları var. İnsanca yaşam sorunları var. Her Doğulunun gözü, gönlü Batı’da… Batı’ya yerleşip, Batı’da, Batılı gibi yaşamak için yanıp, tutuşuyorlar.. Bu özlemlerini de her ortamda, her fırsatta dillendiriyorlar.

Ama buna rağmen de ülkelerine şeriat düzeni egemen olsun istiyorlar. Bunun için çalışıyor, bunun için vuruyor, kırıyor, öldürüyorlar.

Böyle bir çelişki olabilir mi?

Siz bu duruma sağlıklı bir yorum getirebiliyor musunuz?

Bakın size, Hollandalı bir politikacı ile Hollanda’da yaşayan, Türk asıllı bir Hollanda vatandaşı arasında yıllar önce geçen bir konuşmayı aktarayım. (Ben bu diyaloga vakıf olduğum zaman saçımı, başımı yolmuştum. Bakalım siz ne yapacaksınız?)

Hollandalı bir siyasetçi, Türk asıllı Hollanda vatandaşı Türk’e soruyor.

- Kaç yıldır Hollanda'dasınız?
- Burada doğdum…
- Çifte vatandaşsınız yani?
- Evet
- Maaşınızı Hollanda Devletinden alıyorsunuz?

- Evet.
- Türkiye’deki referandumda oy kullanacak mısınız; kullanacaksanız, oyunuz ne yönde olacak?
- ‘Evet oyu’ kullanacağım. Türkiye bir İslam ülkesi ve biz ülkemize, dinimiz gereği, ‘şeriat düzeninin’ hâkim olmasını isteriz.
- Türkiye’ye temelli dönmeyi düşünüyor musunuz?
- Hayır düşünmüyorum.
- Niçin?
- Burada insan hakları ve demokrasi var.
- Referandumda evet vereceksiniz, peki evet çıkarsa temelli dönmeyi düşünüyor musunuz?
- Hayır, Kesinlikle düşünmüyorum çünkü biz şeriat sistemi içinde yaşayamayız.
- O zaman niçin “Evet” oyu kullanacaksınız?
- Bilmem, hiç düşünmedim.

* * *

Çelişkiye bakar mısınız, Sayın Haboğlu?

Doğu’ya ve de Ülkeme şeriat düzeni hâkim olsun ama ben demokrasinin egemen olduğu Batı’da yaşayayım. Onlar hurafelerle, tarikatlarla, cemaatlerle boğuşsun; ben demokratik bir düzende, özgürce yaşayayım.

Böyle bir şey olabilir mi?

Biz böyleyiz işte…

Üzülüyorum…

Üzülüyorum çünkü bu yobazlığa bir anlam veremiyorum.

Suudi’lerden bile yobaz, bir ülke haline geldik / getirildik, buna üzülüyorum.

Üzülmekten de öte, Batılı dostlarımdan utanıyorum.

(…)

Sizinle ve (yayımlamaya değer bulursanız eğer) okurlarınızla paylaşmak istediğim bir yazı var.

Bu yazı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Cemil Ünlütürk’e ait.

‘…Suudiler bile şaşkınlıkla izliyor bizi… Giderek yobazlaşıyoruz…’ diye başlayan yazısında şöyle diyor Sayın Ünlütürk…

“* Suudi Arabistan'da, türbe, yatır benzeri safsatalar yoktur, yasaktır.

Suudiler, bu tür davranışları Cahiliye Devri’nden kalma putperestlik kalıntıları olarak değerlendirir...

* Suudi Arabistan'da, Peygamberimize ait olduğu söylenen Sakal-ı Şerif, Hırka-i Şerif gibi kavramlar da yoktur. Bu tür kavramlara itibar, gericilik ve şirk addedilir.

* Suudi Arabistan'da imam, müezzin gibi din görevlileri, ülkemizdeki gibi devlet memuru statüsünde değildirler. Bu kişilere, devlet bütçesinden maaş ödenmez. Allah için yapılan görevin karşılığında para almak ayıp ve günah sayılır...

* Suudi Arabistan'da biri çıkıp da ' medyum ' olduğunu iddia ederse kellesi hemen gider...

* Suudi Arabistan'da Nakşîlik, Nurculuk, Süleymancılık, Fetullahcılık, Menzilcilik… gibi tarikat ve cemaatler de yoktur. Dolayısıyla şeyh mürit ilişkisi de yoktur.

* Suudi Arabistan'da Kız İmam Hatip Lisesi de yoktur. Çünkü İslamiyet’te kadın imam olmaz...”

Diyor ve yazısını şöyle bağlıyor.

Atatürk’ün sağlığında yasakladığı (bugün bir şeriat ülkesi olan Suudi Arabistan’da bile yasak olan) pek çok şey, onun ölümünden sonra serbest bırakılarak; yüce dinimiz İslamiyet, tartışılır hale getirilmiştir.

Acı olan şey budur…”