Her sözcüğün bir anlamı vardır. Bu anlam(lar)ı saptıramazsınız.
Örneğin “destan” sözcüğü.
Öyle ya da böyle hasbelkader yaşanmış her olayı, destan olarak niteleyemezsiniz.
Destan; 'bir milletin tarihinde gerçekleşmiş, unutulması mümkün olmayan bir olayın dillenip yayılması asırlar boyu süren ulusal yaşanmışlıklardır.
Örnek mi?
İşte örnek(ler).
Destan, son erine kadar şehit olan 57. Piyade Alayı’nın yaşadığı ve yaşattığıdır.
Destan, Gelibolu’dur.
Kilitbahir’dir.
Seddülbahir’dir.
Anafartalar’dır.
Conkbayırı’dır.
Vatan uğruna canlarını veren 250.000 Mehmet’in yaşadıkları ve yaşattıklarıdır.
Sen eğer tarihini biliyorsan, sen Türk’sen kendine destan aramayacaksın.
Destanmış!
Ne destanı?
Kolay mı öyle destan yaratmak.
Sümüklü bir imama karşı yapılan harekât destan değildir; olmaz, olamaz.
Olamaz çünkü bu imam bozuntularını, bu tarikatlar ordusunu yaratanlar zaten bellidir.
… …
Destan, Çanakkale’deki gibi yedi düvel-i dize getirerek yazılır.
Ben size gerçek destanları anlatayım da yaşanan bu olay destan mıdır, değil midir siz karar verin.
??!!...
1.Dünya Savaşı…
Kaç yıl sürdü biliyor musunuz?
4 yıl…
Yineliyorum tam 4 yıl sürdü...
Yani?
Yani 16 mevsim, 208 hafta, 1.460 gün…
Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen, Makedonya, Galiçya, Romanya Cepheleri açıldı.
İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık.
Kafkas Cephesi’nde, Sarıkamış’ı Rus ordusundan almak için savaştık. 90 bin asker DONARAK ÖLDÜ.
Dok-san-bin asker…
Lojistik destek gelememişti çünkü.
Açlardı, üşüyerek, titreye titreye uykuya dalarak öldüler.
Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı.
Bir daha uyanmadılar…
Budur destan.
… …
Çanakkale Cephesi…
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu. 253 bini asker, gerisi sivildi.
Tarihçiler, hastalıktan ölenlerle birlikte bu sayının iki katı olduğunu söyler.
Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri; o dönemde mezun vermedi…
Niye biliyor musunuz?
Çünkü bu lisedeki çocukların elleri silah tutuyordu…
Hiçbiri dön(e)medi… Dönemediler ve tarihe “meçhul çocuk asker” olarak geçtiler.
Çoğunun ismi de yok, mezarı da yok, Çanakkale’de yatıyorlar!
Öylece yatıyorlar işte…
Budur destan…
… …
Kurtuluş Savaşı.
Doğu Cephesi’nde Ermenilerle, Güney Cephesi’nde Fransızlarla savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı.
TBMM resmen tanındı.
Maraş, Urfa, Adana ve Sakarya’da zaferler kazanıldı.
Fransızlar yurttan temizlendi.
Şehirlerimize; Gazi, Kahraman, Şanlı isimleri verildi.
Budur destan…
… …
Batı Cephesi daha kanlıydı.
Birinci ve İkinci İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşları yaşandı.
Sakarya Savaşı, tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi. İtalyanlar Muğla ve Antalya’dan çekildi.
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu başlattı.
Dumlupınar Meydan Muharebesi’nden sonra “İlk hedefiniz Akdeniz ileri” dedi.
Yunan ordusu İzmir’e kadar kovalandı.
İzmir düşman işgalinden kurtarıldı.
Batı Anadolu düşmandan tamamen temizlendi.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar…
Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü.
16 mevsim, 208 hafta, 1.460 gün…
Binlerce şehit verdik. O binlercenin iki katından fazlası bulaşıcı hastalıktan öldü.
Budur destan…
* * *
Ve 15 Temmuz…
1 gün bile sürmedi.
Yani?
Yani 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü!
Her şey her şeye hazırlıklıydı.
Lojistik destek tamdı mesela.
Nedense 4 farklı noktada bekletilen uçaklar-helikopterler, 3G bağlantıları, televizyonlar, radyolar…
Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Alman’dı…
Düşman, bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, istediği her şey anında karşılanan muhterem hoca efendileriydi.
Hoca Efendi’nin amacı, devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe yapmaya çıkmışlardı.
Her şeyden habersiz masum erlerle, polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirdiler.
Kardeşi kardeşe kırdırdılar!
Kurtuluş yine FETÖ’nun kumpas kurduğu Kemalist askerlerden geldi.
Ve darbe(!), milletin direnişiyle birlikte püskürtüldü.
Sonuç, 248 şehit, yüzlerce yaralı…
Ortada bir çatışma var mı?
Var elbet.
Ölenler şehit mi?
Şehit elbet.
Peki yaşanan / yaşatılan olay destan mı?
O kuşkulu işte.
Çünkü o denli ucuz değil destan.
* * *
Sözün özü; bu olaya destan dersek;
Evladını beşikte bırakan Nene Hatunlara, kocasını toprağa verip tekrar cepheye koşan Kara Fatma’lara;
Çocuk, yaşlı, kadın demeden, Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs’ı,
23 Nisan’ı,
30 Ağustos’u,
29 Ekim’i bırakanlara HAKSIZLIK ETMİŞ OLMAZ MIYIZ?
Şu an dağ taş, Fetö’nün tarikatı gibi devleti eline geçirmeye çalışan yüzlerce tarikatlarla kaynıyor.
* * *
Sözün özü; “Elin tokadını yemeyen, kendi tokadını yumruk sanırmış!”
Tarihe altın harflerle yazılan onca zafer, binlerce şehit ve ders alınacak yüzlerce hikâye kalmışken;
Darbenin araştırılmasını istemediğiniz meclis önergeleri, muhterem(!) hoca efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler, bir türlü temizleyemediğiniz ve de düşmandan kurtaramadığınız vatan varken; size de 1 hafta bayram yapmak komik gelmiyor mu?
3 G ile destan yazılmaz bayanlar, baylar.
Yazılırsa, gerçek destanlara saygısızlık olur, hakaret olur.
Sözcüklerin anlamlarını saptırmayalım lütfen.