İki gün üst üste bu ülkenin başına gelmiş gelecek en büyük belalardan biri olan tarikat ve cemaat rezaletini anlattım.
Taraf gazetesi ve Diken.com.tr editörü Tunca Öğreten de aynı konuyu işlemiş.
Ben yazılarımda, 84 adet tarikat ve cemaat adı verdim; oysa Sayın Öğreten, aktif tarikat ve cemaat sayısının 40 civarında olduğunu söylüyor.
Bunlarla organik bağı olan vatandaş sayısının da 2,6 milyon civarında olduğunu dillendiriyor.
Eğitim Politikası Uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı da; “…tarikat ve de cemaatlerle organik bağı olanların sayısının; 2,6 milyonun çok çok daha üzerinde olduğunu; bu kişilerin yüzde onunun “Ilımlı İslam” deyimini reddettiklerini ve “İslam’ın özünün, CİHAT olduğuna” inandıklarını vurguluyor.”
Prof. Dr Esergül Balcı da Türkiye’de belli başlı 30 tarikat ve onlara bağlı 400 kolun bulunduğunu; sadece İstanbul’da açıktan faaliyet yürüten tekke sayısının 445 olduğunu açıklıyor.
Yazısının devamında da; AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte şehir merkezlerindeki medreselerin sayısının hızla arttığına, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde Kuran kurslarının “dernek çatısı altında” faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çekiyor.
"10 bin özel okulun üçte biri, tarikatlarla ilişkili" diyor.
… …
Olayın vahametine bakar mısınız!
On bin özel okulun üçte biri tarikatlarla ilişkili…
Ne diyelim?
Tanrı yardımcımız olsun…
Gülen yapılanması da böyleydi…
Liseleriyle, dershaneleriyle, üniversiteleriyle taraftar bulmuş, bürokrasinin içine de böyle yerleşmişti.
Neden ders almıyoruz?
Neden akıllanmıyoruz?
Ha FETÖ, ha METÖ, ha KETÖ, ha SÜTÖ…
Fark eder mi?
Hepsinin amacı aynı; DEVLETİ ELE GEÇİRMEK…
Ne işleri var bunların devletle?
Demek ki niyet başka; demek ki niyet sofilerine dinsel bilgi konusunda yardımcı olmak değil!...
Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 10 bin 53 özel öğretim kurumu bulunuyor.
Prof. Dr. Esergül Balcı’nın raporuna göre, bu kurumların üçte biri tarikat ya da cemaatlerle ile bağlantılı.
Tarikat ve cemaatlerle bağı olan okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı 210 binin üzerinde.
Rakamın büyüklüğüne bakar mısınız; 210 BİN…
Yine bu rapora göre Türkiye’deki dört binin üzerindeki özel öğrenci yurdunun 2 bin 480’i de bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı.
Türkiye’de ilgi gören ve etkin olan başlıca tarikatlar Nakşibendilik, Kadirilik, Rufailik, Mevlevilik ve Halvetilik olarak sıralanıyor.
Bunların içinde en etkin olan Nakşibendiler; Menzil, İsmail Ağa, İskenderpaşa ve Erenköy Cemaati çatısı altında dört farklı kolda faaliyet yürütüyor.
Diğer büyük cemaatlerden olan Süleymancılar, Işıkçılar ve Nur Cemaati ise Nakşibendilikten ayrılıp cemaatleşen yapılar.
Nur Cemaati’nin kendi içerisinde “44 ayrı kol” bulunuyor.
Gülen yapılanması da Nurcuların kollarından biri.
… …
İslam tarihi üzerine araştırmalar yapan yazar Aydın Tonga, "tarikat"ın Allah’a ulaşmak için izlenen yol anlamına geldiğini; buna bağlı olarak tarikatların uymak zorunda olduğu ilkeler zinciri bulunduğunu dillendiriyor.
Ancak günümüz Türkiye’sindeki tarikat ve cemaatlerde bunu görmek pek mümkün değil.
Özellikle "Zenginler tarikatı olarak" bilinen Erenköy Cemaati, Süleymancılar, Menzil ve diğer pek çok tarikatta, iş ve çıkar ilişkileri bulunuyor. Bu cemaat ve tarikatlara ait şirketler, hastaneler, özel okullar mevcut.
Uzmanlar ve eski müritlere göre tarikat ve cemaatlerin en önemli gelir kaynağı bünyesinde bulunan işletmeler ve bağışlar.
Kimi tarikat ve cemaatler müritlerine iş imkanı sunuyor ve kazancından pay alıyor. Kimileriyse belirli aralıklarla müritlerinden bağış topluyor. Ancak pek çok tarikat ve cemaatin iş kurduğu ve buradan elde edilen gelirleri kaynak olarak kullandığı biliniyor.
Yazar Tonga, "Tarikatlar, geldiği nokta itibariyle yola çıkış amacından uzaklaşmış, dahası kendi tarihlerine ihanet edercesine şirketleşmişlerdir" diyor.
"Kendilerini gizleme gereği duymadıklarını…” ifade ediyor.
Meslektaşı Barış Pehlivan ile birlikte "Metastaz" adlı bir kitap kaleme alan gazeteci Barış Terkoğlu, Menzil Tarikatı’nı en büyük kitlesel tarikatlardan biri olarak tanımlıyor.
Menzil tarikatı mensuplarının özellikle Sağlık Bakanlığı, Jandarma ve Gülen yapılanmasından boşalan emniyet teşkilatı içerisinde örgütlenmiş durumda olduğunu belirtiyor.
Terkoğlu’na göre İskenderpaşa Cemaati de yüksek yargı içerisinde örgütlü.
Tarikat ve cemaatler, yaygın olarak iki farklı yöntemle örgütleniyor. Birincisi, sahibi oldukları eğitim kurumları aracılığıyla; ikincisiyse boşluğa düşmüş, suça karışmış insanların arınmak için başvurdukları yerler olarak.
Yani, "Sığınacak liman arayanları” avlayarak.
34 yaşındaki İstanbullu S.A. da onlardan biri. Yaklaşık üç yıl uyuşturucu kullanan S.A, madde bağımlılığından kurtulmak istediği bir dönemde, Halveti Tarikatı’nın kollarından birine dahil olmuş. Bir arkadaşı aracılığıyla Üsküdar’daki dergâha gitmeye başlayan S.A., "Boşluktaydım. Sığınacak bir liman arıyordum. İnançlı biri de değildim. Ancak dergâhtaki zikir ve ambiyans beni çok etkiledi, her hafta gitmeye başladım" diyor.
S.A, tarikat liderinin müritlerin tümünün hayatını kontrol ettiğini anlatıyor: "İş değişikliği mi yapacaksınız? Ya da sevgilinizle evlenmeye karar verdiniz. Önce tarikat liderinize sormak, onun onayını almak zorundasınız.
Gördüğünüz rüyaları mutlaka kendisine sorup ne anlama geldiğini öğrenmek ve hayatınızı da ona göre şekillendirmek zorundasınız. Saygıda kusur edemez, onu adeta bir peygamber gibi görmek zorundasınız. Ağzından çıkacak her kelam kanun niteliğindedir." diyor.
* * *
Bu noktadan sonra “tarikat ve cemaatler, İslam dinine uygun mu?” konusuna da değinmekte yarar var.
Bu konuda İlahiyatçı Cemil Kılıç şöyle diyor. “Sakın fırkalaşmayın, gruplaşmayın, Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, gruplaşanlardan olmayın’ diye ayet var" diyor.
Kılıç’a göre gruplaşmak, cemaatleşmek aslında Kuran-ı Kerimimizde bile yeri olmayan oluşumlar.
Aklımızı başımıza devşirelim.