Fakat R.SAV.i hiç duymuyor; “Ne olur, ne olur rabbime dua et, bana mal versin” sözünü devamlı tekrar ediyordu. Çünkü Salebe zengin olursa o malı halkla bölüşeceğine inanmıştı. Görünüm öyle idi. Fakat Allah’ın resulü vahyi ile konuşur, Allah’ın emri ve ikramını bilirdi. Çünkü o bir peygamberdi. İleriyi Allah ona bildiriyordu. Fakat bu durumu bilmeyen Salabe, zengin olmak için R.Sav.e duasını yapması için şiddetle ısrar ediyordu. Allah’ın resulünün ömründe hiçbir kişiyi, alma-verme ve her hususta reddettiği asla görülmemiştir. Bunun üzerine son bir kez daha Salebe’yi uyarmak için “Ya Salebe, sen Allah’ın resulü gibi olmak istemez misin. Nefsini kudretinde tutan Allah’a yemin ederim ki eğer şu dağların altın ve gümüş olmasını isteseydim hepsi altın olup peşimden koşarlardı. Unutma, Allah fukaranın, zayıfın, garip ve yoksulların hakkını zenginlerin malında veriyor. Eğer bu hak iade edilmezse bu imkana sahip olanların ahirette nasipleri yoktur. Çokları bunu bilmez. Herkes zengin olmak ister. İstemek kulun hakkıdır. Ama Allah zenginliği çalışana ve istediğine, ilmi de çalışana ve isteyene veriyor” buyurdu.
Bu sözler Salebe’nin kulağına girmiyor, “ne olur benim için dua et Allah bana zenginlik versin” diye ısrar ediyor, “Seni hak olarak gönderen rabbime yemin ederim ki, bu Medine’de aç, bi-ilaç, yetim, garip, yolcu kimseyi bırakmadan Allah’ın emrini yerine getireceğim. Onlara hakkını vereceğim.”
Bu şiddetli arzu karşısında R.SAV. daha fazla dayanamadı. Tedbir takdiri engellemez dedi ve ellerini semaya kaldırdı. Yürekten 3 kere “Ya Raab! Salebe’ye mal ihsan et. Ya Raab, sen Salebe’ye mal ver. Ya Raab, sen Salebe’ye mal ver” diye dua etti. R.SAV. daha sonra birileri Salebe’ye koyun-keçi cinsinden davar verilmesini emretti. Sonra bu davarlar senede çifter çifter kuzuladılar, 3-5 sene sonra Medine sokakları Salebe’nin davar sürüleri ile doldu, taşar hale geldi.
Allah verdikçe verdi. Ömründe bir vakit cemaati terk etmeyen Salebe, camiye gitmemeye başladı. Kendisini camide cemaatte göremeyenlere “Allah her tarafı cami emretmiş, evde de namaz var” gibi beynamaz özrü sözlerle avunuyordu. Neticede Medine halkı Salebe’nin davarları yüzünden rahatsız olmaya başladı ve Salebe şehir dışında uzak bir vadide kışlaya göç etti. Haftada bir cumaya geliyordu. Derken Salebe atın, devenin, davarın, sığırın adedini bilmez hale geldi. O kadar meşguldü ki, cumaları da terk etti. Hırs ve tamah içinde dünyayı ona versen doymaz hale geldi. Medine halkının cami güvercini adını verdikleri Salebe camiden, cemaatten hatta ne acıdır ki insanların yüzüne bakmaya dayanamadıkları R.SAV.in ziyaretlerini bile terk etti. Malı mülkü Salebe’yi bu hale getirdi.
Sonra, R.SAV. bir gün cemaate sordu; “Cami güvercini Salebe camimize uğramaz oldu”, deyince, sahabiler; Salebe’nin koyunları vadilere sığmıyor. Çok uzaklara çekildi. Vadileri dolduran davarları ile meşgul, dediler. Bunun üzerine, Allah’ın kutlu resulü Hz. Muhammed SAV. “Yazık sana Salebe, çok yazık Salebe” diye üzüntüsünü dile getirdi.
Daha sonra müfessirlerin bildirdiğine göre, Cenab-ı Hak, zekatla ilgili olan Tevbe suresinin 103-104-105. ayetleri nazil oldu ki; “Ey habibim, müminlerin mallarından bir miktar zekat al ki, böylece bununla onları günahlardan temizlersin. Onları arıtıp yüceltirsin ve onlar için dua et. Senin duan onları sükunete erdirir. Allah işiten ve bilendir” ayeti nazil olunca, İslam’ın beş şartından birisi olan zekat farz kılındı.
bu ayeti bütün müminlere duyurdu ve zekatları toplamak üzere zekat memurları tayin etti. Zekat memurları ellerinde kayıt imkanları ile halktan zekat topluyorlar, kayıt yapıp R.SAV.in huzurunda Beytül Mal, devlet hazinesine yatırıyorlar. Bu zekat memurları bu arada zenginliği dillere destan olan Salebe’ye de uğrayıp Allah’ın emrini R.SAV.in kırkta bir olan zekat emrini Salebe’ye iletiyorlar. Salebe, zçekatını bir hesaplıyor, sadece zekatı sürü halini alıyor. Salebe eski halini verdiği sözü R.SAV.in duasını sanki unutmuş gibi zekat memurlarına hitaben, “Bu sizin yaptığınız bir nevi haraç” deyiveriyor.
(SÜRECEK)