MERMER TEZGAH
Küçük bir kasabada
bir marangoz yaşarmış;
İşyerinde cilalı,
mermer tezgahı varmış.
Mermer tezgahına hiç
keseri kaçırmazmış;
Belki diyeceksiniz,
mermeri hiç kırmazmış.
Bırakınız kırmayı
yapmazmış bir iz bile;
Çalışırmış neşeyle,
hem de oynaya güle.
Adı, ünü yayılmış,
çoğu görmeye gelmiş;
Mermerde hiç iz yokmuş,
işi temiz, güzelmiş.
Bir bilge kişi duymuş,
kaygısız tutumunu;
Bulunduğu yöreye
görmeye gelmiş onu.
İşyeri kapısından
gizlice izleyerek;
Demiş ki: “Tasasıza,
çok iyi bir ders gerek.
Bir tepsi baklavayı
bir öksüzün evine;
Verir gibi göndermiş
marangozun evine.
Marangozun eşiyle
mutluymuş yaşamları;
Can atarmış evine
dönmeyi akşamları.
Yemeğinin ardından
baklavayı görünce;
Hanımının kendine
sürprizi sanmış önce,
Onun yapmadığını,
öğrenince şaşırmış;
Neredeyse marangoz,
aklı baştan taşırmış.
Eşi demiş: “Ben senin
gönderdiğini sandım;
Bir çocuk getirince, s
eni sevgiyle andım.”
“Bu kötü sürpriz ile
amaçlanan nedir ki?
Çözümsüz bir bilmece,
bunu kim gönderir ki?
Baklavayı gönderen,
eşine göz koyan mı?
Gemi azıya almış,
onu yoktan sayan mı?”
Burunlarından gelmiş
yemekleri o akşam;
Zehir zemberek olmuş
onlara mutlu yaşam.
Karı koca o akşam
derin kaygıya batmış;
Marangoz sabaha dek
ne uyumuş, ne yatmış.
İşyerine yollanmış,
sabah uyurgezerce;
Kahvaltıda yapmamış,
hanımını üzerce.
Bilge kışı işyeri
çevresinde erkence;
Marangozu kolluyor,
ne yapacaktır önce.
Marangoz düşünceli,
açarak işyerini;
Keserini alarak
görecek işlerini.
Keserin ilk darbesi
kontrolsüzce inince;
“Çat!” sesiyle mermeri
ikiye bölününce…
Aklı başına gelir:
“Allah’ım ben ne yaptım?
Nedir başıma gelen,
mermerimi çatlattım!”
Bilge kişi kapıdan,
içeriye girerek;
“Demiştim senin için,
buna ders vermek gerek.
Baklava benden geldi.
O dersi aldın usta;
Kuşkulanma eşinden
sakın ha bu hususta.
İnsan etten kemikten,
yaratılmış duygudan.
İnsan makine değil,
korkmayasın kaygıdan.
Kaldır artık mermeri,
ağaçtan olsun tezgah;
Rahat salla keseri,
dostunu bulsun tezgah
(SÜRECEK)