Konya’da bir hastanenin güvenlik görevlisi, aynı hastanede çalışan doktoru vurarak öldürdü. Daha sonra kendisini de öldürdü. İstanbul’da bir kişi önceki hasmının açtığı tazminat davasını yürüten avukatı öldürdü. Daha sonra tazminat davasını açan kadını da öldürdü. 
Adeta şiddet toplumuna dönüştük. Sokakta kadın öldürüyorlar. Hastanede doktor, görevi başında hukukçu öldürüyorlar…
Hekimlere yönelik saldırılar son yıllarda neredeyse sistematik hale dönüştü. Kuşkusuz 20 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın sağlık politikalarının rolü var. “Ben cahilin ferasetine güvenirim” zihniyetinin bir yansıması. Doktor ve avukatın katledilmesi, sonra failin kendini öldürmesi, diğer failin ise öldürdüğünün bir kadın olması “ferasetine güvenilen cehalet” değil de nedir?
Doktora, aydına, okumuşa düşmanlığın tarihi kökeni var. Orgeneral Kenan Evren;  Gülhane Askeri Tıp Akademisi mezuniyet töreninde, “Önce asker, sonra hekimsiniz” dediği konuşmaya, TTB’nin omurgalı yanıtı, “yok, o iş öyle değil,” şeklindeydi. O gün Evren TTB’nin kapatılmasını istiyordu. “Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar. Askerden fazla para alıyorlar” diyebiliyordu. 12 Eylül’ün devamı mevcut iktidardan da hala aynı istekte bulunanlar var. “TTB kapatılsın”
Sağlıkta şiddetin sorumlusu AKP iktidarıdır. İktidar hastayı müşteri gözüyle görmektedir. İktidar toplumun eğitimli kesimlerine karşı öfkeyi tahrik ediyor. Çünkü “Onların ferasetine güvenmiyor.” Çünkü okumuş kesimden AKP’ye oy gelmiyor. “Eğitim oranının yükseldiği yerlerde, bize oy gelmiyor” demeleri boşuna değil. En tepeden dediler “Doktor Efendi dönemi bitti!.. Giderlerse gitsinler” zaten gidiyorlar. Biz hacamatçı, sülükçü, üfürükçülerle işi idare ederiz, zira ona layığız! Doktor bize ne gerek?!
Sağlıkta şiddetin artması AKP’nin kurduğu sağlık sisteminin çökmesidir. Sağlıkta özelleştirmeler, şehir hastaneleri, hastanın müşteri olarak görülmesi sistemi çökertti. Aslında uzmanların değerlendirmeleri de aynı yönde, Türkiye dünyaya AKP öncesi sağlıkta model olarak gösteriliyordu. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) Türkiye’deki Sağlık Ocaklarını Dünyaya halkçı ve toplumcu yönleri ile model olarak gösteriyordu. Oraları da özelleştirerek Aile Sağlığı Merkezlerine dönüştürdüler.
TTB araştırmış 1988 yılında İstanbul Topkapı Hastanesi’nde öldürülen Doktor Edip Kürklü dışında tüm doktor cinayetlerinin AKP döneminde olması bir tesadüf değildir. Toplamda 13 doktor öldürülmüş, 12 si mevcut iktidar döneminde. Son on yılda kayda geçen toplam vaka sayısı 110 bin. Covit 19 nedeniyle 173'ü doktor, 510 aktif sağlık çalışanı hayatını kaybetmiş.
Meslektaşlarının katledilmesi üzerine, hekimler haklı olarak sokağa döküldüler. Demokratik haklarını kullanırken şiddet, baskı, yumruk, biber gazı ve copla karşılaştılar. İlginç, biber gazı sıkarken kendileri de zehirlenen polislere, yine oradaki yumruk, gaz ve cop yiyen doktorlar yardım etti, uygar olmak böyle bir şey. 
Meslektaşlarının katledilmesi üzerine greve giden doktorlar, covit salgınında daha fazla şehit verdiler, fakat greve gitmediler. Salgında olanlar “mesleğin riskidir” dediler. Doktorların güvenliğini sağlaması gerekenler, hem görevlerini yapamayıp, hem de hekimleri haklı eylemleri nedeniyle kınamaları şık olmamıştır.
Bununla da kalınmadı Cuma hutbesinde doktorların katli için fetva verildi. Konya Selçuklu’ da Kayalar Camii'nde görevli imam; “Grevdeyiz diyen doktoru öldürmez misin sen, dövmez misin?” diyecek kadar ileri gitti. Açıktan katliam çağrısı yaptı. Peki, bu imam bu gücü, bu cesareti nereden alıyor?
İktidar ülkeyi bir şiddet denizinin ortasına bıraktı. “Ferasetine güvenilen cahillerin” olaylar karşısındaki çözümü, hukuk değil şiddettir. Bakınız çevrenize trafikte şiddet, aile içinde şiddet, sokakta şiddet, İstanbul Sözleşmesini kaldırdılar, kadına şiddet. Hak arayana şiddet, hekime şiddet, avukata şiddet, masum hayvanlara şiddet… Bir şiddet toplumuna dönüştük. Mevcut iktidarın felsefesi ile bu şiddet denizinden çıkma olanağı yok. Hekimler ve avukatlar da şiddet denizindeki paylarını alıyorlar. Yaşamını insanı yaşatmak üzerine kuran hekimler, bir cahilin ve caninin kurşunları ile yaşamı son buluyor, sahi bu şiddet denizinde kimin “Ferasetine güveniyorsunuz?”