İlk iki bölümde anlattıklarım, o günleri yaşamayan, o dönemin ruhunu bilmeyen gençlerimiz için sanki masal gibi gelebilir. Hemen hemen bütün köy çocukları, benzer dramlar yaşıyorduk. En doğalı kendimize veli bulmakta bile zorlanıyorduk. Çoğu zaman bir öğretmenimiz, onlarca öğrencinin velisi oluyordu. Öğretmen öğrenci arasındaki ilişki, görev gereği değil, sevgi ve saygıya dayalı ilişkilerdi. Kuşkusuz Seyhan Özdoğan öğretmenimiz bunlardan biriydi.

Seyhan Hanım İş Adamı ve Müteahhit Sayın Ayhan İrem’deki insani kredisini benim için kullanmıştı. O kredi benim lise eğitimimi tamamlarken ve hatta üniversiteyi kazanmamın da alt yapısını oluşturdu. Bir ölçüde neden de oldu diyebilirim.

Endüstri Meslek Lisesi son sınıfa gelmiştim. Yine Kıbrıs Apartmanı’ndaki işimde çalışırken Ayhan Abi’nin üç çocuğunun en büyüğü Nihal İrem (Kuşakoğlu) Ablayla karşılaştım. Benim lise son sınıfa geçtiğimde, o üniversiteyi yeni bitiriyor, ya da son sınıftaydı. Ayaküstü sohbetimizde derslerimi filan sordu. Üniversiteye giriş için hazırlanıp hazırlanmadığıma geldi söz.

“Sonuç ne olur bilmiyorum ama şansımı deneyeceğim, sınava gireceğim” dedim. “Meslek okullarındaki müfredat programı ile ne kadar kazanılabilir” diye karamsar düşünceler içinde olduğumu anlayınca.

“Sana, kendi hazırlandığım Büyük Dershane’nin kitabı var bende, onu vereyim” dedi. O zaman Büyük Dershane sadece büyük şehirlerde vardı. Sanıyorum o bir karış kalınlığındaki kitabı, dershaneye gidenler edinebiliyordu. Parayla satılmıyordu. Doğrusunu sorarsanız o kitap bana ilaç gibi geldi. Son beş, altı yılın üniversite sınavı, tüm sorularını içeriyordu. Sorulabilen soruların içeriğini gördüm. Test tekniğini hiç bilmiyordum, tamamen o kitaptan öğrendim. Bu günkü adıyla Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Elektrik Bölümü Öğretmenliğini kazanmamda bu kitaptan hazırlanmamın büyük katkısı oldu.

İnsan yaşamı bir fermuara benziyor. Fermuar baştan düzgün açılırsa sonu da iyi geliyor. Fermuar baştan takıldıysa, azıcık gitse bile bir yerde yine duraklar. Diş kapar, kopar bir türlü sonuca ulaşamazsın. Ulaşsan bile bakarsın fermuarın baş kısmı açılmış olur filan. İyi insanların arasına düşersen, iyi ilişkiler iyi sonuçlar doğurur. Onun için demişler, “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”

Benim yaşamımdaki tüm bu gelişmeler hiç kuşkusuz üç öğretmenimin (Seyhan Özdoğan, Bedriye Oral, Ayten Dağaşan) ayağına erinmeyip, o zaman hiç birisinin arabası bile yok. En az üç dört kilometre yolu yürüyüp, benim bodrum kattaki Terlemezevler Mahallesindeki tek odalı evime kadar gelip, yaşam biçimimi yakından görmüş olmalarıydı.

Çorum Eti Ortaokulu Bir Köy Enstitüsü değildi. Fakat ruh, öğretmenlerdeki enerji dinamizm, halka, öğrenciye yaklaşım Köy Enstitülü ruhu, dinamizmi vardı adeta.

Eti Ortaokulu’nda ekonomik imkanı olmayan öğrencilere gezi yaptırmak düşüncesiyle bir program yapmışlar. Öğretmenler sınıflarındaki yoksul öğrenci listelerini oluşturuyor. Seyhan Hanım Müdür Baş Yardımcısı Rıza Ilıman’a benim adımı da veriyor. İki otobüs öğretmen öğrenci geziye gittik. Pek çoğumuz ilk defa böyle bir geziye gidiyorduk. Amasya’da cennetten bir parça Borabay Gölü. Seyhan Hanım’la fotoğrafımız o geziye aittir. O gün, 51 yıl önce çekildi.

Seyhan Hanım’la son iletişimim bundan yaklaşık altı, yedi ay önce Facebook’ta bir yazımdan çok etkilenmiş, altına yazdığı şu yorumdu; “Mustafa; Sen iyi ki benim öğrencim olmuşsun, seni iyi ki ben okutmuşum. Bütün yazılarını beğenerek okuyorum. Ülkemizde toplumsal muhalefetin oluşmasına, aydınlanmasına yaptığın katkıyı ve uğraşını takdirle karşılıyorum. Senin için yaptığım tüm haklarım helal olsun”

Aslında çoğu zaman yazılarıma yorum yazar, beğeni yapardı. Ama son yazısında “Senin için tüm haklarım helal olsun” sözü beni düşündürmüştü. Adeta üzücü sonu görür gibiydi sanki, son mesajı.

Elbette bu şahsım için onur veren, ödül kabul ettiğim yazıya yanıtım; “İlginize çok teşekkür ederim, değerli öğretmenim. Biz sizlerden aldığımız aydınlanma ışığını, çağdaşlaşma emanetini, bizden sonrakilere taşıma sorumluluğu duyuyoruz. Bilirsiniz ‘Testinde ne varsa o sızarmış dışına’. Saygı ve dostlukla kalın” yazmıştım.

Genelde “Balık hafızalı” olduğumuz düşünülür ama, dostça uzatılan eli yarım asır da geçse unutmamız olanaksızdır. Aydınlık yüzlü bir öğretmenimi daha kaybettik. Seyhan Ilgın (Özdoğan) öğretmenimin yakınlarına ve sevenlerine sabır ve baş sağlığı diliyorum. Işıklar içinde yatsın.

Bu arada yaşayan tüm öğretmenlerime ‘sağlık ve mutluluk’ dilerken, ebediyete göç edenlerinde ‘yıldızlar yoldaşı olsun’ diliyorum.

BİTTİ

Mustafa Aydi̇nli̇