Almanya'da katıldığı bir söyleşiden dönen Can Baba'ya "Almanya'yı nasıl buldun?" diye sorunca; Can Baba sinirle cevap verir:

-"Nasıl olacak ulan, her şey o kadar düzgün ki, insanın kafası karışıyor."

Doğru da söylüyor hani. Adamlar hayatı öyle kolaylaştırmışlar ki, yanlış yapmadığınız sürece hiçbir zorlukla karşılaşmıyorsunuz. Adına “devlet” dediğimiz yönetim tarzının bir tür robotu oluyorsunuz yani. Onun sizi yönlendirdiği gibi davrandığınız sürece işleriniz hep yolunda gidiyor ve hiçbir sorunla karşılaşmadan yaşayıp gidiyorsunuz.

Örneğin, bisiklet yollarında bile ışıklar var ve o yollarda bisiklet kullanan o kadar çok insan var ki, otomobil trafiğinden çok daha yoğun. Önemsemeyip adımınızı attığınız anda ya polis tepenize dikiliyor, ya da “durun, yavaş gidin” demeye kalmadan bisikletlerin altında kalıveriyorsunuz.

Bize gelince, yaptığımız her işte karmaşıklığa o kadar alışmışız ki, işimiz biraz yolunda gitse, “mutlaka bir yerde terslik çıkacak” düşüncesiyle tersliğin nerede karşımıza çıkacağını aramaya başlıyoruz. Laf aramızda, sanki dört gözle bir yerlerde terslik olmasını bekliyoruz. Yollarını gözleyip hasretle beklediğimiz o terslik gelince de, “ben demiştim canım” bilgiçliğiyle hiç yadırgamayıp onunla uğraşmaya başlıyoruz. Bir parça gülsek ya da işimiz yolunda gitse hemen tedirgin olup; “Çok güldük; bakalım başımıza ne gelecek?” diye aksilik çıkmasını beklemeye başlıyoruz. Kaygılı ve kaos dolu bir toplum olduk vesselam.

Memleketin yarısı hastaneden randevu alma kuyruğunda, diğer yarısı ise birkaç yılda bir çıkan aflar nedeniyle hapishanelerde boşalan yerlerin iyisini kapma peşinde(!) Her işimiz yarım yamalak ya da özensizce yapılmış. Aziz Usta’nın dediği gibi; “Yaptığımız en iyi şey ayran ama onun da yarısı su.”

Ancak, bu durumun iyi tarafları da yok değil hani. Tersliklere, yanlışlıklara, karmaşaya ve olumsuzluklara öyle bir alışmışız ki, top atılsa umurumuzda olmuyor. Avrupa’da gök gürlese millet kaçacak delik ararken, biz yıldırım düşse “Nereye düştü?” diye merak edip pencereden kafamızı uzatıyoruz. Oralarda otomobilin lastik patlama sesi bile büyük paniğe neden olurken, bizde doğalgaz patlayıp 6-7 binayı haşat ediyor, yerimizden bile kalkmıyoruz.

O nedenle de diyoruz ki: “Biz asırlar boyu bu tür olaylarla uğraşa uğraşa kaşarlanmış bir toplum olduk. Daha eskiye gitmeye gerek yok, bir insan ömrü içinde 1960, 1971, 1980 ve 2016’da olmak üzere tamı tamına dört darbe ya da darbe girişimi görmüş bir toplumun bireylerine, günümüzde uygulanan baskıcı ve göz korkutucu yöntemler vız gelir. O nedenle hiç boşuna uğraşmayın, öyle her şeyden yılıp doğru bildiğimiz yolumuzdan dönmeyiz.

Öyle değil mi?

DÜŞÜNEN SÖZLER:

· Bu düzeni sarsanlar, çoğu kez onun yıkılmasıyla ilk ezilenlerden olur. Kargaşayı çıkaran yararını kendisi pek görmez; başka balıkçılar için suyu bulandırmış olur. MONTAİGNE

· Beterin beteri var ama en kötüsü beteri beklemektir. M. DREYER

· Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler. W. BRUDZİNSKİ

· Düşündüğünü söylemeye korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar. V. TÜRKALİ

· Boş silahtan değil, boş insandan kork. Çünkü şeytan içi boş silahı değil, içi boş insanı doldurur. T. PAİNE