Dün çok zor bir iş yaptım; Selahattin Duman’ı anlatım.
Daha doğrusu anlatmaya çalıştım.
Dünkü yazımda da yazdım ya; zor bir iştir Selahattin’i anlatmak.
Okul çağlarındaki (sınıftaki) Selahattin başkadır.
Ferah Kahvehanesindeki Selahattin başkadır.
Sokaktaki arkadaş Selahattin başkadır.
Yazısını yazmak üzere klavyesinin başına oturan Selahattin başkadır.
Gazeteci ve yazar Selahattin başkadır.
Aktör Selahattin başkadır.
Söyleşi ortamındaki Selahattin başkadır.
O Afyon Lisesi’nin ve tüm Afyon Liselilerin övüncü ve gururudur.
Geleneksel Afyon Lisesi toplantılarımızın da flaş ismi, olmazsa olmazıdır..
Toplantılarımızın neşe kaynağıdır.
Racon kesenidir.
Sözünün üzerine, söz söylenemezidir.
… …
Aşağıdaki “İKRA” adlı yazı ona ait
Bakın yazar Selahattin Duman, sözcüklere, tümcelere nasıl dans ettiriyor.
* * *
“Bizim memlekette evli erkek, karısından on yıl önce ölüyor...
Ortalaması bu…
Lafı tersine çevirirsek "Kadın kısmı ortalama olarak kocalarından on yıl daha fazla yaşıyor.."
Batı'da böyle on yıllık fark yaratan, geniş aralıklı bir hayat ortalaması yok.. Bizde var.. Demek ki bizim kadınlar daha kıyıcı..
* *
Laf beyliktir ama tekrarlamakta sakınca yok…
Kadının hayatı evlendiği gün başlar, erkeğinki de nikâh masasında biter…
Ondan sonrası besbelli "bitkisel hayat" gibi bir şeydir...
Nikâh defterine imza atıp da zamanı geriye doğru saydırmaya başladın mı; bileceksin ki kurtuluşun olmayacak…
Kadın teknik olarak "başının etini yemekten" başlayıp, bütün vücut hücrelerinin birer birer hakkından gelecek…
Çareyi öte dünyaya firar etmekte bulacaksın…
"Yok daha neler.. Benim karım öyle değildir.." demeyin.. Başınıza geleceğin farkına bile varmazsınız..
Gerçi bazı belirtileri vardır ama erkek kısmısı nedense bunu hep hafife alır..
… …
Evli bir kadın, kocasını başkalarının yanında eleştirmeye başladı mı; bilin ki, süreç de işlemeye başlamıştır…
En hafifinden bir eleştiri "Bizimki çok yumuşak başlı.. Hakkını hiç aramaz.." türünden bir laf sokma mesela..
Başlangıçta dozlar hep küçüktür..
"Alışveriş yapmayı bilmez, ilk gördüğünü alır.."
"Bir gün de çocuklarla o ilgilense.."
"Anasının ağzının içine bakar..."
… …
Erkeğin bünyesi, bu tür laf sokmalara karşı bağışıklık kazandıkça; kadının verdiği doz da ona göre artar..
Evliliklerde , "Senin için saçımı süpürge ettim.." lafına gelindiğinde; bilin ki, o lafın muhatabı olan erkek, erken gidicidir..
Evlilik ilişkisinde erkek de kavga eder. O da ağzına geleni söyler. Lakin erkeğin kavga anındaki saldırıları, Kandil Dağları'na yapılan hava hücumları gibidir..
Arka arkaya beş on sorti, ondan sonra hız kesilir..
Kadının saldırısı ise düşük yoğunlukta ve süreklidir… Şiddet içermeyen ama insanın içine koyan beş on cümleyi her gün erkeğin bünyesine verir..
Tahribat belli olmasa da her küçük saldırıda; erkek, binlerce vücut hücresi kaybeder..
Orta yaşlarda günlük hücre kaybı ortalama yüz eli bin ise kadının sistemli saldırıları sayesinde bu günde iki yüz elli bin ortalamaya çıkar..
Nüfus istatistiklerimize yansıyan, "on yıllık hayat farkını" ortaya çıkaran da bu aşırı hücre kaybıdır..
* *
Televizyonlardaki evlilik programlarını izleyin..
Elli, altmış yaş aralığındaki kadınların çoğu, kocalarını, öbür tarafa teslim edip gelmişlerdir…
Aynı yaş aralığında olup da eş arayan erkeklerin çoğu boşandıkları için oradalar…
Hâlâ evlenmek için programdan programa gezinmeleri ise bir önceki nikâhlarında bünyelerine giren "evlilik virüsünün" etkisindendir..
Erkeğin erken yolcu olmasına sebep olan bu virüsün diğer yan etkisi de erkeği sersemletmesidir.. Ve ya mevcut sersemliğini ikiye katlaması..
Erkeğin zaman zaman kendini mutlu sanması da bu sebeptendir..
Demek ki bu virüs kafa da yapıyor..
… …
Evlilikte tartışma kaçınılmazdır..
Erkek sersem gibi bu tartışmalara dalarsa, bünyesindeki hücre kaybı daha çok olur..
Burada haklı olup olmamak önemli değildir..
İşin doğrusu şudur:
Erkek hatalıysa, lafı gevelemeden bunu itiraf etmelidir..
Kadın hatalıysa erkek susmalıdır..
Bunu söylemekten dilimde tüy bitti ama tekrarında fayda var.
Evlilik ilişkisinde kadın tavuk ise erkek solucan kapasitesindedir..
Tavukla tartışan solucan hep kaybeder.
İyisi mi susup, ömrü uzatmaya bakmalı..
Şimdiii… Kadınla yaşamayı seçen erkek için hiç mi umut yok, diye soracaksınız..
Erkek kısmısının "gönüllü hayat koçu" olarak söyleyeyim, var..
Ama şarta bağlı..
O şartları da Çin'de yaşayan bir bilge kişi belirlemiş..
Çinli bilge kişi evlenmeye niyetlenen erkeğe beş önemli tavsiyede bulunuyor..
"Bulacağın kadın hem evde marifetli olsun hem de sana kendi işinde yardım edebilsin..
Aynı zamanda kendisi de zengin olsun.."
(Tövbe estağfurullah.. Sövdürecek beni..)
"Bulacağın kadın esprili, şakacı, gülmeyi ve güldürmeyi bilen biri olsun.."
(Konservatuarların çevresindeki kafelere dadan mı demek istiyor acaba?)
"Bulacağın kadın güvenilir olmalı ve yalan söylememeli.."
(İyi de evlenmeden önce nasıl test edeceksin?)
"Bulacağın kadın yatakta da iyi olmalı.. Bunu sevmeli.."
(Bu da bir çeşit piyango.. Geldik en önemli şarta..)
"Bulacağın bu dört kadın. birbirini tanımamalı.."
(Oley be!)
Ne öğrendik şu ana kadar?
Biiir..
Ya doğru seçimler yapıp, seçtiğin kadınları yüz yüze getirmeyeceksin..
İkiii..
İmkânsızlıktan veya yeteneksizlikten tek seçenekte kalmışsan, tartışmayacaksın..
* *
Erkeğin kadınla tartışma kapasitesi sınırlı olduğundan bu tür zorlamalar aşırı hücre kaybına sebep olur..
Kadında ise bu yetenek sınırsızdır..
Çünkü kadının kasnak (basen) dediğimiz nahiyesi erkeğinkinden daha yağlıdır.. Burada "Steatopoji" dedikleri kıç yağı bulunur..
Aynı yağ devenin hörgücünde de vardır.. Deve bu sayede on dokuz gün su içmeden çölde yürüyebilir..
Kadın da o yağ sayesinde çıkan bir kavgayı, hiç yorulmadan, o yağdan beslenerek günlerce sürdürebilir..
Anladınız mı şimdi?
Haaa! "Benim popom da fena değildir.. Kavgadan, tartışmadan kaçmam.." diyorsanız o başka..
Dötüne güvenen borazancıbaşı demişler…
Hadi kolay gelsin…”
* * *
Dedim di mi size?
Selahattin’in kalemi böyle bir şeydir işte.