Türk edebiyatının ünlü hikayecisi, romancısı ve şairi Sabahattin Ali 1907 tarihinde babasının görevli olarak gittiği Gümülcine’ye bağlı İğridere’de doğmuştur.
Babası piyade Yüzbaşı Ali Selahattin bey, annesi Hüsniye hanımdır.
Sabahattin Ali’nin Fikret ve Süheyla adlarında iki kardeşi vardır.
1948 yılında karanlık bir cinayete kurban giden usta yazar, hâlâ tüm okurların hafızalarında yerini koruyor. Eserleri baskı üstüne baskı yapan, “Kürk Mantolu Madonna” romanıyla efsaneleşen Ali, toplumcu gerçekçi eserleriyle edebiyatımızda en çok okunan kalemlerin başında gelir. Sabahattin Ali’nin ismi, hem ülkemizde hem de dünya kamuoyunda önemli yere sahiptir.
*
Yazdıkları ve öne sürdüğü fikirleriyle dönemin yönetimince sakıncalı bulunan Ali’nin hayatı, hapishanelerde ve sürgünlerde geçti. Türkiye’nin değişik vilayetlerinde dört duvar arasında kalan usta yazar, ülkesine olan sevdası ve aşkıyla yaşadı.
Babasının devlet memuru olması sebebiyle okulları farklı illerde bitiren Ali, Yozgat’ta ilkokul öğretmenliği yaptı.
Sabahattin Ali, Konya’da bulunduğu sırada Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştiren sözler sarf ettiği için tutuklanarak Sinop Cezaevi'nde bir yıl olan cezasını çekmeye başladı.
Daha sonra Cumhuriyet'in onuncu yıl dönümü vesilesiyle çıkarılan genel bir afla özgürlüğüne kavuştu. Aliye Hanım ile 1935’te dünya evine giren Sabahattin Ali’nin bu evliliğinden kızı Filiz Ali dünyaya geldi.
Yazarın “İçimizdeki Şeytan” romanı yayınlandığında büyük tepki topladı ve Sabahattin Ali'nin devletteki görevinden el çektirilmesine neden oldu.
İşsiz kalan Ali, İstanbul’da gazetecilik yapmaya başladı. Türk Edebiyatı’nın önde gelen iki ismi Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la meşhur Marko Paşa dergisini çıkardı, yazılarıyla katkı sundu. Bir döneme damgasını vuran derginin isminden dolayı kapısına kilit vuruldu. Derginin ismindeki paşa ifadesi milli şef İsmet İnönü’ye gönderme olduğu gerekçesiyle Marko Paşa’nın yayın hayatına son verildi. Ali, başka bir davadan dolayı 1948’de Paşakapısı Cezaevi'nde üç ay hapis yattı.
Üzerindeki baskılar her geçen gün artan Sabahattin Ali, kaçmak için pasaport başvurusu yaptı, fakat olumlu bir cevap alamadı. Bunun üzerine yasa dışı yollarla Bulgaristan’a kaçmaya karar verdi.
Kendisini Bulgaristan’a götürecek olan Ali Ertekin adlı kişi, usta şair ve yazarı feci biçimde öldürdüğünde tarihler 2 Nisan 1948’i gösteriyordu.
Klasikleşen Kürk Mantolu Madonna kitabıyla da ölümsüz bir aşkın fotoğrafını sunan Sabahattin Ali'nin, edebiyat hayatımızdaki müstesna yeri tartışılmaz.
Sabahattin Ali’nin “Başın öne eğilmesin” adlı dillere ve gönüllere destan şiirini geçen gün ölen çok sevdiğim sanatçı kardeşim Edip Akbayram muhteşem okuyordu.
Başın öne eğilmesin, / Aldırma gönül aldırma,
Ağladığın duyulmasın / Aldırma gönül aldırma,
Dışarıda deli dalgalar / Gelip duvarları yalar,
Seni bu sesler oyalar / Aldırma gönül aldırma..
Bu güzel şiiri Kerem Güney Hicaz makamında bestelemiştir.
ÇORUM’LU MEŞHUR HALK OZANIMIZ AŞIK RIFAT KURTOĞLU
Dün akşam meşhur halk ozanımız aşık Rıfat Kurtoğlu üstadımızla telefonda görüntülü olarak yaklaşık yarım saat sohbet ettik. İki aydır İstanbul’da meşhur ses sanatçısı bestekar ve söz yazarı kardeşi Cemalettin Kurtoğlu’nda kalıyormuş.
Çorum’u ve Çorum’lu dostlarını çok özlemiş Rıfat Kurtoğlu üstadım.
Çorum Belediyesinin yayınladığı “Aşık Rıfat Kurtoğlu, yaşamı, sanatı ve şiirleri” adlı hayat öyküsü kitabını çok beğendim. İnternetten ulaştığım kitabında felsefe ve hikmetle bezenmiş şu güzel sözlerle kendini ifade ediyor Rıfat Kurtoğlu kardeşim.
Bizler gülü dikeniyle sararız, / Bir damlada ummanları ararız,
Eker biçer, döne döne süreriz / Aşkın harmanıdır döşümüz bizim..
Aşık Kerem mecnun Leyla / Belki sevmemiştir böyle,
Kara sevda denen şeyle / Sönmedik bir ateşteyim..
Kurtoğlu’yum keder, elem, / Gölge sanki bana çilem,
Şu hayat bir garip alem / Ne hayalde, ne düşteyim…
Aşık Rıfat Kurtoğlu üstadımızı bir başka yazımda anlatacağım.