Poşet olayı Türkiye’nin gündemine oturdu, dersek yalan olmaz. Peki, nedir? Ederi 25 kuruş olan poşetin, toplumda bu kadar konuşulur olması. Genellikle adeta mizahi niteliklerle, karşı çıkışın altındaki, sosyolojik boyutlara bakmak lazım.
Aslında poşetin üretildiği maddenin doğaya zararı, herkesçe biliniyor. Pek çok ülkede de parayla satılıyor. Hükümetin poşeti paralı yapma gerekçesi, çevreye verdiği zarar olarak beyan edildi. Aslında konuşulamayan, aslında tepkilerin özünde bu gerekçe yer alıyor.
Çevreye, doğaya, zarar veren, ülkede o kadar çok etken var ki. Haklı olarak asıl doğayı kirleten, diğer nedenlerin başta giderilmesi gerekiyor. Bir yolunu bulup, kıyılarımız imara aykırı olacak şekilde, adeta yağmalanmıştır. Ya yakılan ormanlarımız, sonra da yerine dikilen binalar, oteller, toplumun hafızalarından silinmiş değildir. Kıyılara, denizlere atılan atıklar. Arıtma tesisleri yetersiz olan, sanayi tesisleri. Sayılacak çok neden var. Ayrıca gerekçe çevreyse, poşet getirene 5 kuruş verilecek densin, gör bakalım doğada plastik kalıyor mu?
Sosyal medyada, adeta mizahi yönden, beyin fırtınası dolaşıyor, bu konuda. Birisi “Yastık altındaki poşetleri, çıkarma zamanı geldi” derken. Bir başkası geline, takı olarak poşet takıyor ve videoya alıp sosyal medyada paylaşıyor. Yine bir başkası, poşeti markete, memnun kalmadım diyerek, iade edip, parasını alıyor. Sosyal medyada paylaşıyor. Poşeti yıkayıp, kurutup, ütüleyenlerde var. Yurdum insanı bu, ben yazılı poşete para vermem, reklamını yapıyorum, market bana para versin, diyen de az değil.
Asıl bu konuda son damgayı, Niğdeli köylü dayım vurdu. Eşeğini alıp, heybesini üzerine atıp, markete gitti. Alışverişini yapıp, heybelerini doldurup, köyüne döndü. Aslında köylü dayım, iktidarı protesto etmek için, bu eylemi yaptıysa da, iktidarın eline büyük bir koz verdi. Yakında iktidar mensupları eyy muhalefet, bizi eleştirenler, hani para yoktu. Türk köylüsü eşek yükü ile alışveriş yapıyor. Hem de bir tane bile, poşet almadan, çevreye zarar vermeden. Benzin, mazot harcamadan. Hem de eşeğiyle, çevreye egzoz gazı, gürültü gibi zarar da vermiyor, natürel bir hayat, derse hiç şaşırmayalım.
Sonra ekonomide önüne koyduğu yüz günlük hedefte, yakın zamanda köylümüz eşek yerine deveyle gezecekler, ekonomi büyüyüp gelişecek derse ver verebilirsen yanıtını. Hem devenin faydaları, daha da çok, bilime katkısı olan, bir profesörümüz, televizyonda açıklamamış mıydı? “Deve sidiği bedene şifa” diye. Sonra vatandaş deveyi görünce, eline bir bardak alan sıraya girer. Bir bardak idrar, şifa niyetine diye. Eh bir şeyin talebi çok olursa ücreti de artar. Bazıları taze deve sütü için, sıraya girer. Köylü dayım, devenin dışkısını gübre olarak satarken, idrarını ilaç, sütünü gıda olarak satar ki, gör ekonomideki canlılığı. Oradan elde ettiği gelirle de, marketten alışverişini yapar, döner köyüne. Benzin yok, mazot yok, egzoz gazı yok, üstelik poşet te yok, işte çevre böyle korunur. Ekonomi böyle canlanır.
Doğrusunu sorarsan, poşet meselesi bir ulusal sorun haline, dönüşeceğe benziyor. Yurdum insanı büyük kazıklara alışmıştır. Bir gecede 100 lirası 60 liraya düştü, ses çıkarmadı, en pahalı benzini kullanıyor, geçmediği köprüye para ödüyor, ses çıkarmadı. Kuruşluk zamlara alışkın olmadığından bünye tepki verdi. “Olacaksa büyük olsun. Alışkanlıklarımızdan vazgeçemeyiz.” diyor.