Ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Ulu Önder’imiz, her fırsatta “Önce üretim ve de eğitim…” der; o nedenle de “her fabrika bir kaledir” deyip, kurduğu tüm fabrikaları üretim ve eğitim yuvası olarak düzenlettirirdi.

Şimdilerde AKP İktidarının satıp, savdığı tüm fabrikalar, üretimin yanında eğitim yuvalarıydı.

Ben bu düzeni bizzat görüp yaşadım.

… …

Yıl 1960.

Rahmetli Babamın görevi nedeniyle Aydın’ın Söke İlçesindeyiz.

Bir yakınımızın düğünü nedeniyle ailecek Nazilli’ye gittik.

Düğün Nazilli Basma Fabrikası Salonunda…   

“Fabrika’da düğün mü olur, bir yanlışlık var bu işte!” endişesiyle gittik, Nazilli Basma Fabrikasına…

Tek bir ağacın ve yeşilliğin olmadığı yerlerden geçip, Basma Fabrikasına ulaştık.

haboglu 1

Kapı açıldı, bambaşka bir Nazilli, bambaşka bir dünya…

Fabrika değil, bir cennet.

Her taraf yemyeşil.

Tavus kuşları muhteşem kuyruklarını açmış o yeşil cennetin içinde dolanıyor.

Ve…

Ve klasik müzik çalıyor.

Evet klasik müzik.

Yıl 1960

Türkiye’de bir fabrika ve klasik müzik.

Bizi düğün için Fabrika’ya götüren düğün sahibi, bizim yüzlerimizdeki şaşkınlığı görünce; “Bu ne ki…” diyor ve ekliyor.

“Fabrikada çalışan işçi kadınların korosu klasik müzik seslendiriyor. Sadece Nazilli’de değil, Aydın ve Denizli gibi çevre illerde de konserler veriyorlar. Atatürk’ün çok önemsediği çok sesli müziği Anadolu’ya tanıtıyorlar…”

Biz bu anlatılanları ağzımız açık dinlerken o devam ediyor.

“İşçilerin kurduğu, Nazilli ve yakın çevresine yayın yapan bir de radyoları var… Ve de tiyatroları…” diyor.

haboÛlu2

NAZİLLİ BASMA FABRİKASININ KURULUŞUNDAKİ KADIN İŞÇİLER

Rahmetli Babam, Deseniz ya, fabrika değil bir eğitim kurumu burası… diyor.

“Aynen öyle Müdürüm” diyor, ev sahibimiz…

Sonra fabrikanın 700 kişilik sinema salonunu gezdiriyor bize…

O aşamada Fabrika’nın bir odasında Nazilli Halkına verilen biçki dikiş kursunu görüyoruz.

Fabrikanın işçilere okuma yazma öğretmek için beş sınıflı okulunu görünce annem ağlamaya başlıyor.

Düğün sahibimiz; “Dahası var, gözyaşlarınızı onlara saklayın Muhlise Hanım…” diyor.

Ve…

Ve işçi çocukları için yapılmış 30 yataklı kreşi gezdiriyor.

“Tamam mı?” diyoruz.

“Dahası var” diyor; bu kez fabrika bünyesindeki 50 yataklı hastaneyi ve eczaneyi; 300 dairelik lojmanları, ayrıca bekar işçilerin kaldığı 400 kişilik bekar lojmanlarını gösteriyor.

… …

Bu gördüğümüz inanılmaz görüntüleri yıllar boyu kendi aramızda konuşup durduk.

Sonra da kanıksayıp, unuttuk.

*    *    *

Geçen hafta üniversiteden Nazillili bir arkadaşım, bu fabrikamızın harabeye dönüşmüş son durumunu gösteren bir fotoğrafını gönderdi; “AKP iktidarının yaptığı tek iş olan SATMA EYLEMİNE kurban olan Nazilli Basma Fabrikası’nın son görüntüsü” notuyla…

Geçmişte yaşadığım, gördüklerimi anımsadım

Olmaz, olamaz diye bağırdığımı anımsıyorum.

Üzüldüm.

O iğrenç görüntüyü yayımlamaya içim elvermedi; yırttım attım anında…

Niye böyleyiz biz?

Niye?