NATO’nun 75’inci kuruluş yıldönümünde zirve Washington’da toplandı.

Zaten 4 Nisan 1949’da kurulan, merkezi Brüksel olan NATO’nun kuruluş bildirgesi de 12 ülke tarafından Washington’da imzalanmıştı.

Türkiye ise 1952’de üye olmuştu.

Finlandiya ve İsveç’in üyeliği ile de bugün 32 üyeli bir örgüt olmuştur.

Ama öncelikle bir ülkenin NATO’ya üye olabilmesi için, NATO üyesi ülkelerin meclislerinde kabul edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle 30 Mart 2023 günü, TBMM’de Finlandiya’nın üyeliğine onay verilmişti. 276 evetoyuna karşılık bir tane bile hayır ve çekimser oy olmamıştı.

23 Ocak 2024 günü ise İsveç’in NATO üyeliğine onay verildi. 287 evet”, 55 hayır”, 4 çekimser”…

Finlandiya’nın oylanmasına 600 milletvekilinden 276’sı katılmıştı. İsveç’in oylanmasına ise 346 milletvekili katıldı.

 Ama NATO kuruluşundan bugüne, özellikle ABD’nin hizmetinde militarize bir kuruluş olmuştur.

Yani özellikle ABD politikalarını koruyan bir güç olmuştur.

***

Bu nedenle iktidar ve muhalefet partilerinin NATO’ya bakışını bir görmek gerekir. Ve de şimdi soralım:

AKP NATO’ya karşı mı? Hayır.

CHP NATO’ya karşı mı? Hayır.

MHP NATO’ya karşı mı? Hayır.

DEM NATO’ya karşı mı? Hayır.

İYİ PARTİ NATO’ya karşı mı? Hayır.

SAADET PARTİSİ NATO’ya karşı mı? Hayır.

DEVA PARTİSİ NATO’ya karşı mı? Hayır.

GELECEK PARTİSİ NATO’ya karşı mı? Hayır.

Büyük sermaye NATO’ya karşı mı? Hayır. Üstelik NATO üyesi devletlerin iş dünyası ile içli-dışlıdır.

Çünkü Türkiye siyaseti, 1946’dan bu yana Batı Bloku’nun yanında yer almış, özellikle ABD’nin güdümüne girmiştir.

***

Peki, kim karşıdır?

Sosyalistler, sosyalist kimlikli siyasetler, bağımsızlıkçı politik çizgisi olanlar ve de gerçekten milli duyguları yüksek olanlar

Bu nedenle evelemenin gevelemenin de bir anlamı yoktur. Türkiye’de sosyalist siyasetler dışında hiçbir siyasi parti, hiçbir siyasi kimlik açık açık NATO karşıtıyım demez, diyemez. Ve de NATO karşıtı bir politika izleyemez.

Darbe dönemlerinde bile okunan ilk bildiride, NATO’ya sadakat yemini edilir ve de edilmiştir; bir NATO güzellemesi yapılır ve de yapılmıştır.

Aslında CHP’nin önceki Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 21 Şubat 2022 günü,  İngiliz Reuters Ajansı’na verdiği röportajda, NATO, Türkiye için gereklidir. NATO artık bugün, 21’inci yüzyılda aynı zamanda demokrasinin de bir güvencesidir sözü, tüm bu siyasi liderlerin ve siyasi kimliklerin NATO’ya bakışının ortak bir ifadesi olmuştu.

Ama bu sözler ve böyle bir bakış, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vermiş ve de bu ülkenin kurucusu konumunda olan bir siyasi partinin başkanının söylemlerine hiç de uygun düşmemişti.

Çünkü NATO, küresel sermayenin koruma gücüdür. Daha vurgulu bir ifadeyle, emperyalizmin silahlı gücüdür.

***

Eğer NATO’ya, “demokrasinin bir güvencesi” olarak bakılıyor ise: 

2001’de ABD ve NATO kuvvetlerinin Afganistan’ı işgali, yerle bir etmesi, 200 binden fazla insanın ölümü, demokrasinin güvencesi miydi?” diye sormak gerekir.

2003’te ABD ve NATO kuvvetlerinin Irak’ı işgal etmesi, parçalaması, petrol yataklarına el konulması, bir milyondan fazla insanın ölümü demokrasinin güvencesi miydi?” diye sormak gerekir.

2011’de ABD ve NATO kuvvetlerinin Libya’yı işgal etmesi, iç çatışmalara hapsetmesi, Libya petrollerinin paylaşılması, 10 binlerce insanın ölümü demokrasinin güvencesi miydi?” diye sormak gerekir.

2011’den bugüne ABD ve NATO güçlerinin Suriye’de iç savaşı başlatması, Suriye’yi terör örgütlerinin savaş alanına çevirmesi, 400 bin insanın ölümü demokrasinin güvencesi miydi?” diye sormak gerekir.

Ortadoğu’nun siyasi haritasını yeniden belirlemek için, ABD ve NATO güçlerinin oluşturdukları çok sayıda silahlı terör örgütlerini besleyip büyütmesi, her türlü silahla donatması ve tüm Ortadoğu’yu bu örgütlerin çatışma alanına çevirmesi demokrasinin güvencesi miydi?” diye sormak gerekir.

Ve 1950’den itibaren Türkiye’ye yerleştirilen çok sayıda ABD ve NATO üsleri, nükleer silahlar demokrasinin güvencesi miydi?” diye sormak gerekir.

Özet olarak Türkiye siyaseti emperyalizmin silahlı gücü NATO’ya, özellikle bu pencereden de bir bakmalıdır.