NEDENLERİ-SONUÇLARI İTİBARİYLE İBRETLİ NOKTALAR VE BİZLERE DÜŞEN GÖREVLER

Dinimizde Ramazan ayından sonra en kutsal ay olan mübarek Muharrem ayına girmiş bulunuyoruz.

İslam tarihinde Muharrem ayı çok mutlu olayların zuhur ettiği bir ay olduğu gibi, içimizi burkan, yüreğimizi derinden yaralayan, toplum hayatımızda onulmaz yaralar açan Kerbela (belaların en kötüsü) olayının ve benzerlerinin de yaşandığı bir aydır.

Hicri 61. yılda Irak’ın o zaman ufak bir köyü olan, bugün yakıcı bir çölün ortasında büyük bir kent halini almış bulunan Kerbela şehrinin olduğu yerde, Kûfelilerin defalarca yazdıkları davet mektupları üzerine R.SAV.in nazende torunu, ilmin kapısı, Allah’ın aslanı, İslam’ın kılıcı Hz. Ali ve cennet hanımlarının efendisi Hz. Fatımatüzzehra R.Anha annemizin ciğerparesi, şehitler padişahı Hz. Hüseyin ve 72 masumun ve arkadaşlarının Emevi diktatörü hain Yezid ve onun vali-komutanı, satılmış askerleri tarafından aç-susuz biçare bırakılarak şehit edilmişler, hunharca katledilmişlerdir. Cesetleri atlara çiğnetilmiş, canavarların bile yapamayacağı işkenceler yapılmıştır.

Miladi 683 yılında Kerbela çölünde meydana gelen bu korkunç olaya İslam tarihinde Kerbela (uğursuz yerde meydana gelen en kötü bela) olayı denmektedir.

*

Takdir edersiniz ki, bir olayın aslını, esasını, neslini, temelini, sebeplerini, olayın ortaya gelişini ve sonuçlarını iyice bilmeden kesin bir hükme varmak mümkün değildir.

Kerbela olayı ise, üzerinden 1385 sene geçmiş, hakkında binlerce kitaplar yazılmış, tarihte ve bugün konulan devletlere bu konu resmi ideoloji olmuş, gerçekten derin bir hadisedir.

Ancak şu kadarını kesin söyleyebiliriz ki;

Emevi devletinin kurucusu ve hilafeti saltanata dönüştüren o zamanın Şam Valisi Muaviye’nin oğlu Sefih Yezidi yerine veliaht tayini ile ona biat ettirmek istemesi ve halkı zorlaması sonucu yerine oğlu Yezit Emevi halifesi olmuştu. Özellikle kendisine biat, evet demeyen ve hassaten de ehli beyt ve taraftarlarını düşman ilan etmesi sonucu bu acı olaylar olmuştur. Tarihin kaydettiğine göre Muaviye, Hz. Ali’nin oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i seçmiş, Hz. Hasan’ı hanımına zehirletmek suretiyle ortadan kaldırmıştır. Hz. Hasan R.A. İslam kanı dökülmesin diye hilafetten vazgeçmiştir. Muaviye’nin yerine geçen oğlu Yezid politik amaçlı ve siyasi istikbal uğruna Hz. Hüseyin R.A.ı tuzak kurarak Kerbela’da 90 kişilik masum insanlardan çoluk-çocuk-kadın demeden 72 masumu şehiden öldürtmüştür. Bugün araştırmacıların çoğu bu konunun böyle olduğu hususunda müttefiktirler. Bazı alimler ise İslam birliğinin bozulması, fitnelerin ortaya çıkması, yeni Kerbelaların olabilirliğini önlemek için Kerbela olayına tarih sahnesinde olmuş bir olay, yaraların deşilmesinde bir yarar yoktur gerçeğine göre düşünerek vebali-günahı işleyenlerindir, bizden bu hususta bir sorgu sorulmaz, ancak Hz. Ali ve evlatları haklı ve masum, zalim Yezid ise bu olayın bilfiil başaktörü olarak görülmektedir. Herkesin gözü önünde söylüyoruz. Bu acı bir olaydır. Ehli beyte sevgi ve saygımız sonsuzdur. Çünkü R.SAV.i seven herkes Ehli Beyti sevmek zorundadır. Çünkü onları ulu Allah Azhap Suresinin 33. ayetinde ehlibeytin temiz olduğunu bildirmiştir.

*

Her zamankinden çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz bir zamanda durup dururken onların hatıralarına layık anma törenleri, saygı ve sevgi sergileyen etkinlikler yapma yerine, kanayan yaraya tuz serpmek demek olan incitici, yıkıcı, düşmanlaştırıcı, ayrıştırıcı, öteleyici söz ve davranışların hiçbir yarar sağlamadığı, aksine toplumsal huzurun bozulmasına kin ve hasedin ortalığa hakim olmasına sebep olduğu asla unutulmamalıdır. Bu yazımız bu anlayış içinde okunup değerlendirilmelidir.

Bu amaçla Hz. Hüseyin efendimizin Kerbela olayı hakkında ilginç bazı tesbitler sunmak istiyorum.

Şöyle ki; Bu tesbitleri ifadeye geçmeden önce, bunlar benim şahsi görüşüm olmayıp, Alevi-Sünni-Şia ve tarafsız alim ve araştırmacıların ittifaka yakın bölümünün birleştikleri hususlardır. Tesbitlerin sonunda gelmiş geçmiş en büyük İslam fakihi, hukukçusu İmam-ı Azam hazretlerinin  fetvasını da arzedeceğim.

Birinci tesbit:

Ehlibeytin Allah katında R.SAV. nezdinde ve müslümanlar nazarında saygınlıkları tartışmasız bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle, Ehlibeyti sevmek, saymak, onlara hürmet etmek hepimizin görevidir. Çünkü bu husus Kur’an ayeti ve R.SAV.in sağlam sahih sözleri hadisi şerifleri ile sabittir. Bu konuda bütün müslümanlar müttefiktir.

Çünkü;

R.SAV. efendimiz Hz. Ali R.A., Hz. Fatıma R.Anha, Hz. Hasan, özellikle de Hz. Hüseyin R.A. hazretleri ile ilgili çok çarpıcı, uyarıcı hadisler irad etmişlerdir.

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’le ilgili değişik varyantlı, yönlü 15 kadar hadisi şerif vardır ve sahihtirler.

Buna rağmen gerek sahabiler ve gerekse tabiin (sahabilerden sonra gelenler) Ehlibeyti yürekten sevdikleri halde, Ehlibeytin mücadelelerinde çok fazla gayret göstermemişlerdir. Ehlibeyte bağlılıkları kalplerinde kalmıştır. Çok az insan canını-malını Ehlibeytin yoluna koymuştur. Dünya sevgisi, madde bağımlılığı, Ehlibeyti desteklemeleri hususunda sahabi ve tabiilere mani olmuş, bu olayları siyasi, politik olaylar gözü ile bakmışlardır. Hatta Ehlibeytin birçokları bile Ehlibeyti yalnız bırakmışlardır. Ehlibeytin iktidar mücadelesinde yalnız kalmalarının nedeni; bu konuda açıktan açığa net bir şekilde ifadesini bulan ne bir ayet ve ne de bir hadisi şerif yoktur. Ancak işaret ve yorumlar vardır. İsteseydi R.SAV. objektif bir şekilde, “benden sonra şu şu halife olacak” derdi. Ama şu vardır, R.SAV. “Benden sonra size yolunuzu şaşırtmamanız için uyacağınız iki şey bırakıyorum. Birisi Allah’ın mutlak kitabı Kur’an-ı Kerim, ikincisi ehlibeytimdir.” Başka bir hadiste de “1-Kur’an, 2-Benim sünnetimdir” buyurmuştur. Ayrıca Ehlibeytle ilgili şu hadisler bildirilmiştir.

SÜRECEK