Küçük bir hatıramı arz etmeden önce, hocamın bizzat kendinden dinlediğim, onun ataları hakkında öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum.

Bir Çorum değeri olan Sayın Abdulkadir Ozulu hocamızın ataları, Türk Milletinin ilk sürgün yaşayan Kırım Türklerindendir. XIX. Yüzyıla (1800'e) girdiğimizde Osmanlı Devleti, ekonomi ve teknolojide (endüstrileşmede) çok geri kalmıştı. Hasım devletler bunun farkına varmış, her fırsatta sudan bahanelerle Osmanlıya saldırmaya başlamıştı. 1699'a kadar her harbi kazanan Osmanlı, artık savaşlarda kaybediyordu. Bu durum düşman devletleri iştahlandırıyor, içimizde ki gayrimüslim tebaayı kışkırtıyorlardı. Gayrimüslim tebaanın (ki düşmanlar onlara azınlık diyor ve güya onların) ezildiğini bahane ediyorlardı. Azınlıklara arka çıkarak, onların hakkını hukukunu bahane ederek iç işlerimize karışıyorlardı

İlk göç felâketi, gayrimüslimlerin çoğunlukta olduğu, Bosna, Hersek, Galiçya ve Kırım gibi ulaşım ve haberleşmenin geç ve güç olduğu payitahta uzak bölgelerden başladı.

Zaten idarî sistem eyalet sistemine benzediğinden, bölge bölge başkaldırmalar arttı. Kısa zamanda bu bölgelerde, devletin iradesi ve idaresi zayıfladı.

Avrupa ve Rusların bölgede hâkimiyet sağlaması, Osmanlı Tebaası olan gayrimüslimleri iyice cesaretlendirdi. İsyanlar arttı. 1830'lu, 40'lı yıllarda Ruslarla yapılan bir savaşın kaybedilmesinden sonra hayat Müslim tebaa için çekilmez hâle geldi. Kırım bölgesinde bulanan Özili kasabasında yaşayan Müslim Tebaa baskı ve zulme dayanamayarak Karadeniz'in kuzeyinden Kafkaslara ve oradan da Anadolu'ya göç ettiler. Bu göçler çok acılı ve zor göçlerdir.

Ozulu soyadı Özili Kalesinden gelmektedir. Hiç değilse o ismi yaşatarak tarihini unutmamaya çalışmışlardır. Türklerin ilk göç felâketini yaşayan halkı, tahmin ediyorum ki Galiçya, Kırım ve Kuzey Karadeniz Türkleri olsa gerektir.

*

Bu göçler hakkında yazıp çizilenler çok az olduğu için, ne yazık ki Türk Halkı bu hususta çok az ve hatta yanlış bilgilere sahiptir. Kırım, Özili, Kafkas ve Doğu Anadolu göçleri hakkında çok ama çok çalışılması gerektiğine inanıyorum.

*

Şimdi Ozulu Hocam ile ilgili küçük bir hatıramı aktarabilirim.

2000 yılında Çorum'a geldiğimde Sahaf Mutafa Gökgöz'den başka kimseyi tanımıyordum. Sahaf Mustafa beni “Sanat Dostları” toplantısına götürünce Çorum'un yazar-çizer-şair bütün simasını orada tanıdım. Ozulu Hocam genelde bu toplantıları yönetirdi. Sanırım birkaç yıl geçti. Fakat Ozulu Hocam ile hep mesafeliyiz ve aramızda kayda değer bir dostluk oluşmadı.

Çorum'a nakli mekân ettiğimizde ben sigarayı İstanbul'da bırakmıştım. Herkes beni sigara içmiyor biliyordu.

Bir gün vilâyetin oralarda bir arkadaş, bir sigara ikram etti. Ver bakalım deyip almıştım. Diyanet Yayınevinin önüne vardım ki karşıdan Ozulu Hocam geliyor. Elimde sigara, utandım ve saklamaya çalıştım. Tabi hocam hemen fark etti.

“Ne o sigaraya mı başladın?” dedi.

Ben 54-55 yaşında vardım. Abdulkadir Ozulu benim hocam değildi. Fakat ben bir an kendimi on beş yaşında kaçak sigara içen ortaokul öğrencisi sandım.

*

Bu küçük hadise; Sayın Ozulu Hocamın ağır başlılığı ve öğretmen asaleti ile bizim kuşağa öğrenciliğimizde verilen terbiye ve disiplini göstermesi bakımından mânidardır.

14 Eylül 2018, Dinar

2017'nin baharı, Çorum Parktayız.