--Bir vatandaş, 120.000 liranın hepsine (7) liradan 17.100 dolar aldı. Yılsonunda dolar 9 lira oldu. 120.000 lirası + 33.000= 153.000 lira oldu. Bu vatandaş bankaya yatırandan daha çok kazandı. Ama ülkeye hiçbir faydası yok.  Kullanılmadı. Canlı piyasaya girmedi.

--Bir vatandaş, 120.000 liralık altın alsa. Yılsonunda altınların değeri 140.000 lira olsa. 20.000 lira değeri arttı. (Aslında ortada kâr falan yok) Zamlardan dolayı gram altın arttı. Hiçbir iş yapmadan vatandaş 20.000 lira altının fiyatı yükseldi. Bu vatandaş yatan Türk lirasına göre enflasyon kaybını önlemiş oldu. Yine de bankaya yatıran ve faiz alandan daha çok kazandı.  Kısa vadede bu sahte kazanç vatandaşı aldatıyor. Uzun vadede en doğru yol.  Bankaya yatırmaktır. Çünkü bankadaki para ekonomiye hizmet eder. Ülkeye fayda sağlar. Ülke kalkınır. Uzun vadede fiyatlar düşer. İşsizlik azalır. Üretim artar. Türk lirasının değeri de artar. Enflasyon düşer. Geçim darlığı ortadan kalkar.

Bankadan faiz işlemlerine haram diyenler. Gördünüz mü ülkeye ve insanlığa en hayırlı yol paranı bankaya yatırmaktır.  Bunun neresi haram. Esas döviz alan, altın alan kişisel olarak ve kısa vadede

Kârlı görünse bile uzun vadede kişiye de, ülkeye de zarardır.

…..Bir vatandaş da DEVLET OLSUN.

Devlet bile Bağ-Kur aidatını bu ay ödemeyene %10 ceza zammı koyuyor. Eğer yine yatırmazsa, müteakip aylar, her ay %2 ceza ile borcunuz artar. Bunlar faiz falan değildir. 

------&------

NETİCE OLARAK:

Evi kullanan, arabayı kullanan bir bedel ödüyorsa, parayı kullanan da bir bedel ödeyecek. Bankalar sizin paranızı kullanıyor ve bir bedel ödüyor. Adı kira değil faiz.  Bankalar bunun tersini de yapıyor. Size kredi veriyor. Bu defa siz bankanın parasını kullanıyorsunuz. Siz bedel ödeyeceksiniz. Evi kullananın ödediği bedel kira, parayı kullananın ödediği bedel faiz. Ne farkı var? İsimleri farklı.

Yukarıda kısa ve kabaca paranın nerede ve nasıl kullanıldığını arz ettik. En değerli verimli kullanma alanı, paranın ticarette, üretimde kullanılması ve gayrimenkule yatırılmasıdır. Ben burada küçük yatırımları anlattım. Orta sınıf halkı yazdım. Ayda 5.000- 10.000- 20.000 TL. tasarruf edenlere hitap ettik. Daha büyükler için de fazla bilgim yok. Borsalar var, hisse senetleri var. Fabrikalara ortak olmak var. Ben orta kesim ve biraz üstü için bahsettim. Halkımızn büyük çoğunluğu kazandığı ile ancak geçiniyor. Bunlar ancak senede 3-4 tane çeyrek veya o kadar döviz alıyorsa onlara yetiyor. Bu zümre uzun vadeli yatırım yapamaz.

Bankalar yastık altındaki paraları, yatırıma ekonomiye katarak ölü parayı canlandırıyor. Devlet kontrolünde, planlı, programlı, düzenli ve kanuni olarak küçük paralar, bankalar aracılığı ile sanayie, makroekonomiye destek oluyor. Böyle bir yasal ve faydalı düzeni faiz ile çalışıyor diye karalamak iktisat, ekonomi ve ticaret bilmemektir. Halka ve ülkeye fayda yaratan bir şey zaten haram olamaz. Bankalar ve faiz ekonomide dengeyi sağlayan önemli ve güvenilir unsurdur.

Gördüğünüz gibi ortada zararlı ve kötü bir şey yok. Bilakis faydalı, iyi bir şey var. Faydalı işler günah değil sevaptır.   Banka sizin pasifteki paranızı büyük yatırımlarla canlandırmış olur.  Çünkü kişi yek başına bir firma ile sağlam mukavele yapamaz. Yapsa anlamaz. Banka ekonomik sarsıntılarda da mudilerini (müşterilerini) korur.

BANKA BİR NEVİ GARANTİDİR. ÜSTELİK GÜVENİLİR GARANTİDİR. BANKA VE FAİZ ÜLKE EKONOMİSİNİN DENGE UNSURDUR. Büyük firmaların ihracat ve ithalatında bankalar dış ülkelerle önemli bir köprüdür. Bankaları tamamen faizcilik yapan müessese olarak görmek tamamen yanlıştır. Yurt içi ve uluslararası ticaret, yılların tecrübesini ister. Uluslararası ticaret, bakkal açmak, simit satmak değildir. Ticaret hayatı (ekonomi) dünyanın en geniş iş sahasıdır., Adikomandit, Komandit, Limitet, anonim, holding şeklinde yüzlerce firmalar hep bankalar ile çalışır. TİCARET DÜNYASI DEMEK, ÜLKENİN EKONOMİSİ demektir. Başlı başına müstakilen tahsil gerektiren, eğitim ve öğretim gerektiren bir sahadır. Sadece üniversite bitirmek yetmez. Ciddi bir iş tecrübesi ister. İmamın, vaizin, müftünün akıl vereceği bir saha değildir. Dinin ticaretle ilişkili sözü, güzel ahlâktan ve doğruluktan ayrılmayın demektir.  O kadar. Ticaretin şekli, usûl ve erkânı dinîn konusu değildir. 

Ticaret (Ekonomi) çok yönlü, çok geniş ve kaygan bir ilimdir. Ticaret dünyasında, fen ilimlerinde olduğu gibi, sabit ve kesin, kaideler, formüller yoktur. Ticarette her zaman 2x2 dört etmez. Hata edersen her şeyini kaybedersin. Büyük yatırım yapan, üretim yapan fabrikaların bilmesi gereken üç önemli faktör vardır.

Birincisi, kendi ülkesi içinde, ekonomik durumu, ülke siyasetini, iç piyasayı,  iyi bilmesi gerekir.

İkincisi, dış dünyadır, dış pazardır, dış siyasi ilişkilerdir. Gelecek krizleri anlaması lâzımdır

Üçüncüsü, arz ve taleptir. Bazen talep, arza emreder;  bazen arz talebe emreder. Kısa, orta ve uzun vade olmak üzere çok akıllıca planlama yapması lâzımdır.

İşte bu derece geniş, zor ve mesuliyetli, girift bir iş sahası hakkında din görevlileri fikir yürütemez. Din her yerde, her şeyde dürüstlük ister. Hepsi bu. Elbette ticarette de dürüstlük çok önemlidir. Zaten dürüst olmayanlar eninde sonunda batarlar.

(BİTTİ)