Çorum Belediyesi tarafından Kasım 2018’de Kültür Yayınları arasında bastırılan “Abdulkadir Ozulu’ya Armağan” kitabının 256-262. sayfaları arasında yer alan yazı.
*
Hayat-ı zahiriyesi itibariyle Abdulkadir Ozulu için, Çorum'da doğdu, burada ilk- orta- lise, şurada üniversite okudu. Babası falancaların oğlu, annesi filancazâdelerin kızı diyebilirdim. Şuralarda şu ve şu görevlerde bulundu, şu kadar kitap yazdı der, tek tek kitaplarını anlatabilirdim.
Bunları zaten bu külliyat içinde arkadaşlar yazacaklar. Ben insanların mecburen yaptığı vazifeleri ikinci planda değerlendirenlerdenim. Ülkemiz o hâle geldi ki, normal ve mecburî olduğu vazifesini; doğru, düzenli, iyi ve güzel yapmak bile takdire şayan bir olaydır.
Kâzım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir Hanım Efendi geçen hafta televizyonda “şark fatihi” babasını anlatırken, Rus ve Ermenilere karşı gösterdiği kahramanlığı, iltifatla övenlere, Paşa'nın;
“Onlar benim vazifem idi. Siz ben de vazifem haricinde bir fevkalâdelik görürseniz teşekkür edin”, dediğini nakletti.
Tarihe ve çevresine iz bırakan insanlar, normal ve sıradan vazifelerinin dışında fevkalâdelikler gösteren insanlardır. O insanlar bu yüzden anılır. Abdulkadir OZULU hocamız işte o insanlardan biridir.
Bütün sıradan insanlar doğru, düzenli, iyi ve güzel bir şekilde evine, eşine, işine, aşına bakan, çocuklarını yetiştiren, helâlinden ekmek parası için çalışan insanlardır. Bu insanlar da elbette makbul kişilerdir. Onlar dahi ne yazık ki çevremizde olması gereken kadar çok değildir.
Bazıları da vardır ki, onlar sadece ve sadece ailesi ve çocukları için yaşarlar. Kendilerine odaklanmışlardır. Diğer kişileri düşünme ve anlama kabiliyetleri yoktur. O kadar ki “bazıları” kendi çıkarları için başkalarına bilerek zarar verebilirler. Kişisel çıkarları için cin gibi akıllıdırlar. Menfaatleri varsa hiç tembellik etmezler, bahaneler bulmazlar. Akıllı ve gayretlidirler. Fakat bir komşusu, bir akrabası, bir yakını bir ricada bulunursa, başları ağrır, hastadırlar, yorgundurlar, işleri çoktur, o taraftan gitmeyecektir. Hatta birlikte yaşadığı apartmana veya müşterek kullandığı asansöre ait bir hizmet olsa bile bu mazeretler peş peşe dizilir.
*
Bir söz vardır der ki;
“Hayvanlar kendi acılarını, insanlar başkalarının acılarını hisseder.”
Demek ki karşımızdaki insanların acılarını ve saadetlerini hissettiğimiz kadar insanız. Karşımızda ki derken burada vurgulanmak istenen muhatap, kişinin kendisi ve ailesi değildir. Zira onları düşünmek ve onlar için çalışmak zaten bir mecburiyettir. Bunu belgesellerde görüyoruz, hayvanlar bizden iyi yapıyorlar. Hatta onların analığı, babalığı neredeyse kusursuzdur. Bu kusursuz analık vazifesi içinde kendi yavrularını, beslemek için başka hayvanların yavrularını yemek de vardır. Çünkü hayvan sadece kendine odaklanmıştır, sadece kendini ve yavrularını düşünür. Belli bir erişkinliğe gelince yavrusunu da düşünmez. İşte insanın hayvandan ayrıldığı yer burasıdır.
İnsanlar, sadece kendi acılarını ve saadetleri değil, başkalarının da acılarını ve saadetlerini yüreklerinde hissederler. Hissetmekle kalmaz paylaşırlar. Hz. Muhammet bu hususta:
“İnsan kendisi için istediği bir şeyi Müslüman kardeşi için de istemedikçe hakiki imana eremez” buyurmuştur.
*
Bütün peygamberler, filozoflar, bilim adamları ve öğretmenler, tüm dünyada bu yönde talim ve terbiye vermeye çalıştıkları halde; acaba, bu yönden bakınca insanların başkalarını düşünmesi ve paylaşması ne kadar yaygındır? Yani hayvanlardan ne kadar üstünüz veya ne kadar insanız?
*
Ancak, azınlıkta kalsalar da aramızda bizi, hayvanlardan farklı kılan başkalarının acısını ve saadetini hisseden hakiki insanlar var. Hissetmekle kalmayıp başkaları için çırpınan, didinen insanlar var.
Yüzdeleri az da olsa onlar biz insanların, insanlık çıtasını yükseltiyorlar. Sayısı elliyi geçmeyen peygamberleri, din kurmuş ve kurmamış filozofları, sayısı beş yüzü geçmeyen eski bilim adamlarını (Arşimet'ten Einstein'a kadar) tarihimizden çıkaracak olsak, bugün insanlar büyük bir ihtimalle, orta çağı yaşıyor olurdu. .
Allah'tan ki eski devirlerden beri her toplumda, kendini halk hizmetine adamış hakiki insanlar daima var olmuştur.
16 Ağustos 2022 Salı günü toprağa verdiğimiz, Çorum’un önemli değerlerinden Abdulkadir Ozulu’ya armağan edilen kitabın editörlüğünü Turhan Candan, Prof.Dr. Meral Demiryürek ve Halit Yıldırım üstlenmişti.
(SÜRECEK)