Memur ve emeklilere yapılan zam, ülkedeki ulusal gelirden aldıkları pay, sefaletin göstergesi açısından çarpıcı örnektir. Memur; kamu sektörünün tüm işlerini yürüten çalışanlar, hizmetlisinden en üst düzey bürokratına kadar. Bu hizmetlerini bitirenler ise devletin emeklisi oluyor.

İşçisi, emeklisi, memurunun yaşam kalitesi ve ulusal gelirden aldıkları pay, o ülkenin uygar ve mutlu yaşamının da bir göstergesi oluyor. Ülkemizin göstergesi bu alanda nedir?

Türkiye yaklaşık son 15 yıla kadar kendisini bir Avrupa ülkesi ve onunla yarışan bir boyutta görüyordu. Son yıllarda ise gerek sosyal, gerek siyasal ve ekonomik anlamda küme düştü. Zenginlik olumlu anlamda doğurgandır. Aksine yoksulluk ta olumsuzluk anlamında doğurgandır. Türkiye bu olumsuz süreci yaşıyor. Kötü gidiş sağlıktan, eğitime, uluslararası… Tüm ilişkilere dalga dalga yansıyor.

İşçisinin, memurunun ve emeklisinin yaşam kalitesini batı uygarlığının seviyesine çıkaramayan Türkiye, sefaletin ön plana çıktığı bir ülke olarak örnek gösteriliyor. Kuşkusuz somut durumun nedenleri, savurganlık, elit kesime tanınan sınırsız haklar, yolsuzluklar, ekonomideki kara delikler, hortumlar, saray üstüne yapılan sarayların giderleri olarak yorumlanabilir.

Mevcut iktidarın aile bakanı Derya Yanık “Sosyal yardım alan vatandaşların sayısını arttırdık” diye övünüyor. Gülelim mi? Ağlayalım mı? Bakan sefaletle öğünüyor, asıl olan ve keşke yardıma muhtaçları, sefaleti ortadan kaldırdık, sıfırladık diyebilseydi.

Her şeye yüzde 100 üzeri zam gelirken memura ve emekliye yüzde 25 zamla yetin dediler. Baktılar halk burnundan soluyor. “Kesin sesinizi haydi ağlamayın” diyerek, yüzde 5 daha verecek kadar cömert oldular! Yüzde 70 açık nasıl kapanacaksa?

Cebinden vermediğine göre neden böyle davranıyorlar. Üstelik te önümüzde seçimler olduğu halde. Zaten boş olan kasada hortumcuya, talancıya, saraylardaki şatafatlı yaşamlarına, uçaklarına, makam araçlarına harcayacak bir şey kalmıyor. Eh onlardan artan işçi, memur, emekliye bu kadar kalıyor, kusura bakmayın önünüze ne konuyorsa şükredin halinize, beterin de daha beteri var.

Türkiye'de 2022 enflasyonu TÜİK'e göre yüzde 64,27, ENAG'a göre yüzde 137,55: Bakınız TÜİK ile ENAG arasında yüzde 100’e varan bir açı var. İşçi, memur, emekli kardeşimiz şimdi anladı mı? Sayın Kılıçdaroğlu TÜİK’ in kapısına dayanırken haksız mıymış?

O TÜİK ki soframızdaki ekmeğin kanırtıp alınması için levye görevi görüyor. Ekonomi ülke gerçeklerine göre değil, seçimin gerçeklerine göre ayarlandığı için, sorumsuzluğun asıl acısını seçimden sonra yaşayacağız. Enflasyonun nasıl azdığını, piyasaların nasıl cehenneme döndüğünü görmek için, ekonomist olmaya gerek var mı? Neredeyse son altı aydır, elimize hep karşılıksız basılmış gıcır gıcır, daha mürekkebi kurumamış paralar geçiyor. Karşılıksız basılan o paralar, hangi iktidar gelirse gelsin, ortalığı yangın yerine çevirecek.

En düşük emekli aylığı 3.500 TL'den 5.500 TL'ye çıkarıldı. Bir teneke beyaz peylnir parası… Kısaca emekli, bir ay bir teneke peynirle geçiniyor. Hani “Ay’a sert iniş yapma” projemiz falan olmasa bu bir sefalet göstergesi diyecektim, ama sözümü geri aldım!